Türkiye'yi seviyorum. İnsanlarını seviyorum. Öyle hepsini değil. Dindarlık maskesi altında uyanık, çıkarcı, kapitalist zihniyetli, demokrasi ruhunu anlamamış olanları sevmiyorum. Beden ve kafa emekçisini seviyorum. Bu ülke için canını vermeye hazır asker ve polisini seviyorum. Aydınlık yarınlar için çile çeken sanatçısını seviyorum.


Türkiye'yi seviyorum. Ne demek bu? Dağlarını, ırmaklarını, ormanlarını seviyorum. Yeter mi bu? Yetmez. Bilinçli sevmek gerek. Yalana, dolana, talana karşı durup sevmek gerek.


Türkiye'yi seviyorum diyen herkes farklı bir şey kastediyor. Kimi şanlı geçmiş için, kimi umutlu gelecek için seviyor. Kimi doğduğu yer diye, kimi doyduğu yer diye seviyor. Açıklama gerekiyor, "Türkiye'yi bundan dolayı, böyle böyle seviyorum." diye. Hemen " seni sosyalist seni, öyle sevilmez" diyebilirsiniz. Seni ergenekoncu, seni fetöcü, seni faşist, seni dinci vb. Herkes kendince seviyor ve yaftalanıyor.


Bir ülkeyi sevmenin eğitimi de olabilir. İnsan haklarına, laikliğe, demokrasiye, sosyal adalete dair bilgilerle sevmeyi öğrenebiliriz. Bunlar olmadan, emeğin yanında olmadan, özgürlükleri sevmeden bir ülke hele Türkiye sevilmez.


Türkiye'yi sevmenin çilesi vardır. Sevgi kolay, sevgi ucuz diyebilirsiniz. Ama sevmeden de yürümüyor ekonomi, demokrasi, insan hakları, sosyal adalet.

Sevgi Sevgi diyerek bizleri aldatabilirler. Çile çekmiş, acı görmüş Sevgi gerek. Türkiye'yi sevmek gönül işi, siyasette, bürokraside hizmet etmek gönül işi. Emeğin anlamlılığında sevmek gerek.


Gene de kimseye değil lafım. Nasıl seveceğini kimseye dikte edemeyiz. Ben sosyalistçe seviyorum.


Hesapsız, korkusuz sevenlere saygı duyuyorum. Bu ülke onların sevgisinden aldığı güçle geleceğe yürüyecek. Çeşit çeşit sevgiler bir potada kaynayacak. Güzel günler göreceğiz inşallah.


Tanrı yar ve yardımcımız olsun.