Şimdilerde bağlarımı sıkı sıkıya tutmakla bırakmak arasında gidip geliyorum. Bazen biliniyor ve anlaşılıyor zannetmenin konforu tatlı geliyor, kendimi bu vehmin yatıştırıcı yatağına sığınırken buluyorum. Akdeniz yazlarının; insanı tatlı, uyuşuk bir uykuya yatıran ikindiüstleri gibi hissettiriyor ama bilirsiniz oldukça kısa ve geçici bir rahatlamadır bu. Bazen de büsbütün koparmak istiyorum bu bağları, bilinirliğin uyuşuk konforunu... Öyle ki her şeye, herkese ve her yere yabancı olayım istiyorum. Öyle bir yabancılık ki, ne şehrin lunaparkları çağrıştırsın bana eski anıları, ne de denizi hatırlatsın sahil boyunca beraber yürüdüğüm arkadaşları... Ne de dost ve tanıdık yüzler arasındaki yabancılık gibi olsun. Gerçek bir yabancılık benim arzuladığım, büsbütün ve her şeyiyle gerçek olan bir yabancılık.. 


Dolaşırken tanıdık yüzler görmesem, daha girerken hatırlamasam sokağın nereye bağlandığını, bilmesem kitapçıları ve dahası kitap ararken ayak üstü yapılan o kısa ve doyurucu sohbetleri, ne alacağıma karar veremeden dolaştığım o mağazaları, eski ve birbirine yaslanmış binaların damlarının birbirine bağlandığını, kahvesi güzel olan kafeleri, öğrencilerin zamanlarını geçirdiği dershaneler sokağını, dolmuş duraklarını ve gür sesiyle müezzinlerin ezan okuduğu camileri bilmiyor olsam. Kaybolma korkusuyla ürkek ürkek dolaşabilsem tüm bu yerleri, geçerken yanından insanların acaba bu tanıdık biri miydi düşüncesi oluşmasa. 


Büsbütün yeniden fark edebilsem ayrıntıları, değiştirebilsem tepkilerimi, düşünme şeklimi, reflekslerimi, utangaçlığımı, anlam bulma uğraşımı, üzerime sinmiş her şeyi anlamaya çalışma dürtüsünü, benim olmasa bile her problemi çözme isteğimi, anlatılan her şeyi dinlemesem mesela. Biri bir şey anlatırken göz teması kurmadan durabilsem, her şeyi kolayca ve hemencecik unutabilsem. Gözlerimi kapatır kapatmaz uyuyabilsem ve düşüncelerimi susturabilsem. 


Her şeye yabancı olmak; durdurabilir mi hissetmeyi ? Anlamayı, acı çekmeyi.. Bilemiyorum belki.. Bir süredir zihnimin kıvrımları arasında dönüp duran şey şu; Aynı şey kaç defa daha kırabilir beni?.. Sanırım ben sevdiğim sürece.. Ne zamanki bırakabilsem sevmeyi, artık acıtamaz beni.. 


Yine de emin olamadığım bir şey var; Biliyor, seviyor ve anlıyor olmanın sıcaklığıyla beraberinde getirdiği acıyı mı yeğlemeli yoksa yabancılaşmanın sağladığı bilmeme ve anlamamanın soğuk rahatlığını mı yeğlemeliyim? 


Tarkovski'nin de dediği gibi: ''Kütük kalın ve güçlüdür ama ölüdür, fide ince ve çıtkırıldımdır ama canlıdır. Fideler kütüğe dönüşmeli miydi?'' 






fotoğraf: Owen Gent - Coming Out Becomes In - 2023