- Düşünceli görünüyorsunuz efendimiz.

Haklısın recin, bu sıralar dostluk üzerine düşünüyorum.

- Son yıllarda en çok dikkat ettiğiniz konu - elini çenesine götürüp düşündü - belki de tek.

Evet. Üzerine en çok titrediğim şey.

- Ne düşünüyorsunuz peki efendimiz?

Bu yakın ilişkilerimiz öyle ince bir ipliğe dayalı ki sanki.. Normal biri olsa "herkes yoluna" der geçersin. Ama güvendiğin, özendiğin insanlar için öyle olmuyor.

- Dostluk başka tabii?

Elbette. Anlıyorum ki birlikteliklerde ben olmak diye bir şey yokmuş. Kendinden ayrılıp biz olabilmeyi bilmek gerekirmiş. Bu kurduğun ilişkilerde bu birlikteliğe dair neye inandığına bağlı bir şey.

- Peki sizce bir dostluğu sağlıklı kılıp onu ilerleten şey nedir efendimiz?

İki insanı benliğinden çıkarıp biz olmaya kavuşturan sadakate ve özveriye inanırım. Sorunları çözmek için açık yürekliliğe; sürdürebilmek için önem vermeye, inanırım.

- Bu söylediğiniz şeyler pek az rastlanır şeyler.

Haklısın. İnsanlar şimdilerde bunları yapacak cesareti gösteremeyip tweet falan atıyorlar.

Ben açık yürekli davranırken, bir sorun olduğu zaman gelip konuşmayı tercih ediyorsam, "şuna kırıldım, böyle hissediyorum" diyorum.

- Gösterdiğinizi görmek de istersiniz haliyle.

Elbette. Bir sorun varsa gidip konuşmak yerine köşeme çekilip hiçbir şey yapmıyorsam bu ilişkiye o kadar da değer vermiyorum demektir. Konuşmuyorsam belki de duyacaklarımdan korkuyorumdur.

Yani, her kırgınlık beyanını üzerime almam ama biri benimle alakalı duygularını bana söylemek yerine tweet atıyorsa zaten o ilişki çoktan bitmiş demektir, yani en başından olmamış demektir..