uzun uzun düşünüyorum bu paradigmaları,

seni bana böylesine yakın kılan,

sende beni böyle mahveden ne var?

açıklamalarımın yanı boş,

nasipsiz bir sabaha uyandım.

annem ölmüş, babam ayyaş,

bir bardak sıcak çayı geç,

seni düşleyecek halim bile yok.

bu yüzümdeki hüzün kimin?

pencere yansımasından kendimi izliyorum.

çünkü aynam yok.

sen benden evimdeki aynalarımı aldın.

benim aynalarımı aldın,

benim aynalarımı,

neden?


üç bacaklı bir köpek havlıyor sokakta,

dördüncü ayağı olmalıydım, biliyorum.

madem benim adımın bir önemi yok,

madem bu sayrı yatakları bana layık gördün,

ve madem sen dünya ikiye bölünse,

benim olmadığım tarafı seçersin;

bir köpeğin olmayan ayağı olmak,

daha makul, daha ahlaklı geliyor.

yine de durduralım zamanı,

bunları duymamış olalım benden.

sen yine beni sevme ama yanımda kal.

çünkü kendime saygım yok.

"sen benim omurgamı aldın,

benim omurgamı aldın,

benim omurgamı,

neden?"