Bir tekerlek misali yuvarlanarak geliyor bize doğru

          seneler aylar

                darağacına çıkıyor ardı sıra

önce kanatıp yürekleri

         bıraktığı buruk acıyla

                   gelip geçti üç fidan


Kader dedik

bastık bağrımıza

            gözyaşlarına yükledik kederimizi

                           mendil yetiştiremediğimiz

Saydık unutulmayan kişileri

parmaklarımız yettiğince

                                       1, 2, 3…


Mektup yolladık

      biz hâlâ davanızda mücadeleciyiz diye

                 devrime ara verdiniz siz de

 

Şimdi bakıyorum da aklımda

         o yalım üç fidan

           üstümüze geliyor altı mayıs ve sonrası haziran

             o yeşil parkasıyla bizlere bakan

                        idam sehpasında bile gururla duran


Bir adalet sarayında

         kendi gibi mecliste

                   yargı dağıtıyor

                                  milletvekilleriyle Süleyman

 

Gözlerinden yaşlar damlıyor

         Ulucanlar Cezaeviʼnde hala

             sabaha karşı idamın

     ve Anadolu’da bir yerde

         pişmanlıkları dile geliyor vekillerin

 kitabı yazılıyor üç fidanın

             Nihat Behram’ın kaleminde

bir zamanlar toplatılıyor tüm memlekette

şimdilerde isteyen herkesin elinde



(Darağacında üç fidan tanıdım ben; toprağa ekilip, ardından pek çok kez filizlenip çiçek açan. Onlara gelsin bu mısralar.)