her sabahı karamsar son günlerimizin

uyanmak ne zamandır dert oldu 

tılsımı neydi heveslerimizin

dermanımız ne diye kesildi bu yaşımızda

doğumuna şahit olduğumuz çocuklar boyumuzu aşmış

biz kaçırdık mı belli bi kısmını yaşamın

en son ne zaman aktı kuruyan çeşme

eski evler bir bir nasıl yıkıldı

yoğurtlu böğürtlenler yemeyi ne zaman bıraktık

dikenlerin arasından böğürtlen toplamayı

çeşme de nefes yarışlarını 

her akşam oynadığımız o oyunları

2nin 1’i, 1’in 2’yi beklediği o günler nerde kaldı

çıktığımız ağaçlar, topladığımız ateş böcekleri

gülden parfümlerimiz, bayram günlerimiz

çeşme üstü sohbetleri

bir anda nasıl geri de kaldı

hayatımızda iz bırakanlar ölecek kadar ne zaman büyüdü

ve biz nasıl derin nasıl bu kadar hisliyiz bu yaşımızda

camide kıldığımız ikindiydi bizi aklayan

korku taşırdı göğsümüz şecaati eksik olmadan

tenimizi kanatarak geldik buraya

okuduğumuz kitaplar, gördüğümüz şehirler, izlediğimiz filmler, girdiğimiz kalpler, 

anmaya fırsat bulamadıklarımız,

içimizde kalanlar, kalbimizi kıranlar,

bizi biz yapan gözyaşlarımız,

gecelerimiz ve gündüzlerimiz...


mütemadiyen dinmeyen hislerimizle

biz küçükken ve şimdi

biz her anda ve yaşamda

biz bizim içimizde

biz bize sahip...