Eski savrukluğumun bedenime dokunuşundan bu yana
gökyüzüne bakıp gitmeyeli çok oldu
artık vücudumun her yanında eski sofralardan kalma kırıntılar
eskisi gibi değilim artık
gözlerimle ilmek ilmek işlediğim o diyarları hafsalamdan attım
belleğim artık kendinden olanı itiyordu boş çehrelere
dalgın bakışlı mavi ürperti bedenimi sarıpta, kavuşunca ten kafesime
çıkmak istiyor, nara atıyordu ruhum
artık çok geçti hazırlığı bitmiş bir sınavı terk etmek için
bizim için satırlar yazılmaya başlanmıştı bile
kalemi bırakmak için yoktu sebep
ardından karanlıktan bir ses yükseliverdi, boğuk bir ses
doğduğumda kulağıma fısıldayan sesti bu ses
ardından karanlık canlandı büsbütün ete kemiğe büründü
düşünmeden inanmayı seçti sesi duyan kimseler
gerçekten son derece inandırıcı bir bütündü görülen
son duyduğum sesti, işitilen
beni var edene teslim eden