Temmuz etrafını saran yüksek yapılı beton binaların arasında sıkışıp kaldığını hissediyordu. Dışarı çıksa sabaha kadar eğlence başlayacaktı ama Temmuz bunun olmasını istemese de düşünmemek için bırakacaktı kendini geceye. Sonunu bildiği filmleri tekrar tekrar izlemek gibiydi; her gün eğlense de bir yanı bataklıktan çıkamıyordu. O da herkes gibi zamanın gelmesini bekliyordu, beklemenin cehennem olduğunu bile bile... Tanrı'ya olan öfkesi de bu bekleme seansları içindi, bu yüzden zarar vermek istiyordu Tanrı'nın en güzel yaratığına. Yani insana, yani kendisine; ama bir türlü yapamıyordu. Bütün günü "Neden?" diye kendi kendine sormakla geçiyordu. Oysa bir başkasına anlatabilirdi, konuşmak burada anlamsızlaşıyordu. Dumandan görünmeyen bir odanın içinde bir meleğin tek nefeste üflemesi gerek bir şey eksikti. Zilin sesiyle irkildi, kapalı kapının ardında "Temmuz, gidiyoruz" diye bir ses duydu.
Üflenmesi Gerek Bir Boru
Yayınlandı