Arayışımı kutsadım ben.

Asırları devirmiş insanlık adına,

Arayışı kutsadık.

Her türlü ganimeti bizim nezdimize,

Görünür kılan,

Bizden ayrı oluşu,

Ya da bize uzanması mıydı?

Hangisi olursa olsun,

Yine de almak istedik.

Ama sadece istemekle yetindik.

Durgun havada, suda ve insanda,

Dalgalanmayı istedik.

Ve yine

Arayışı kutsadı insan.

Ondan olmayanı,

Ondan olanla kutsadı.

Tanrıya sığındık,

Ama yine insanı tanrı yaptık.

Arayışımı kutsadım ben.

Bilinenin ötesini seyre dalan,

Baş edilmez arzularımla beraber.

Eşlik etti zihnim bedenime,

Sonuçta zihin dediğim,

Bedenimin kendini kurcalaması değil miydi?

Hiçlikten hiçliğe koşuşumuzu,

Değişimden saydık.

Evden kaçabilelim diye,

Evin içine çukur kazdık.

Fakat o kadar derin oldu ki bu çukur,

En sonunda sadece kendimizle doldu.

Kendi evimizi yapalım derken,

Et ve kemikten duvar ördüler bize.

Tanrı gibi her şeyi bilelim derken,

Gürültüyü öğrettiler bize.

Yine tanrı gibi sonsuzca olalım derken,

Bu sefer de ölümü gösterdi bize.

Bencilleştirdi bunlar bizi.

Daha doğrusu benliği var etti.

Bunun bulunmaz silüetini,

Takdir ettik sürekli.

Ve tekrardan,

Arayışımı kutsadım ben.

Çünkü ancak bu şekilde kendim kalabildim.

Kendimizi de kutsadık bu kez,

Çünkü ancak bu şekilde önümüzü görebiliriz.


• İnsanlığın, bütün canlılığın ve hatta bütün evrendeki bütün oluşumların zamana tâbi olmasının bir nedeninin de özümüze 'katılmış' bir bencillikten geldiğini düşünüyorum. Bir "Ben" olma arzusu. Bu konu çok daha derinlere inse de, şiirdeki Arayış sözcüğünün altında yatan, kendimiz olabilmek için kendimiz olmamamız, yani değişmemiz gerektiğidir. Çünkü duran şey tek olmak zorundadır ve tek olan şey maske takmaz.


25 - 27 Eylül 2023, Tarık Bilir