Temmuz sahilde oturmuş, ayın dalgalarla sevişmesini izliyordu. Hava hafiften rüzgarlı ama ılıktı, insanların sesleri sahile vuran dalgaların sesleriyle karışıyor, bir uğultu orkestrası oluşturuyordu. Shakespeare'e göre beklemek cehennemdi, peki ya ne beklediğini bilmeden beklemek? Temmuz düşünüyordu, her şeye sahip bir insan nasıl acı çekebilirdi? Uğultu orkestrası giderek artıyordu; insanlar hiç durmadan konuşuyor, dalgalar da bu orkestraya yetişmeye çalışıyordu. Arada martıların sesi, sokak çalgıcılarının şarkıları; hepsi birbirine girmişti. Temmuz gözünü siyah denizden alamıyordu, denizcilere korku veren bu deniz Temmuz'a huzur veriyordu. Denizciler siyah denizi sevmezdi. Korku ama ne için korku? İnsan en çok kaybetmekten korkardı. Yani tek bir korku vardır: Kaybetmek. Bazen hayatını, bazen başkasını. Temmuz için kavuşmaydı korku, insanın doğasına ters bir ilişkisi vardı korkuyla. Tam düşünce batağında sürüklenirken yanına gelen kedinin Temmuz'a sürtünmesiyle rüyadan uyanır gibi uyandı. Bugün bir kedi Temmuz'u hayata döndürmüştü. Bir kedi ve yaşanılacak bir gün daha.