"Ona göre sıcak bir temmuz günü yapılacak en güzel şey, çayırlara gidip çimenlerin üzerine uzanmak, havada uçuşan arıların ninniye benzer vızıltısını, tepemizde şarkı söyleyen bülbülleri dinlemekmiş. Masmavi, bulutsuz bir gökyüzü, ışık saçan parlak bir güneş... Ona göre cennet buymuş. Bense batı rüzgarının esintisinde yaprakları hışırdayan bir ağacın dalında sallanmak istiyorum. Gökyüzünde hızla gelip geçen bulutlar olsun. Yalnızca bülbülleri değil, ardıç kuşlarını, karabakkalları, keten kuşlarını ve guguk kuşlarını da dinlemek istiyorum. Upuzun çimenler rüzgarın esintisiyle dalgalansın, ormanın kokusu burnuma çalınsın, akarsuların hışırtısını dinleyeyim... Bütün dünya cıvıl cıvıl olsun. Linton, huzurlu bir sakinliğin içinde kendinden geçmek istedi, bense ışıl ışıl parlamak, sevinç içinde dans etmek istedim.
Onun cennetinin yarı ölü olacağını söyledim, o da benimkinin yarı sarhoş olacağını söyledi. Onun cennetinde uyuyacağımı söyledim, o da benimkinde nefes alamayacağını söyledi... "