Kara bulutlarla kaplıdır.

Kara yazıyla kaderi yazılanların tavanları.

Bir oyun var, silik simalardır kazananları.

Gördüm, sıkıca tutarken ipimi koparıp kaçanları.

Yaklaşılmıyor, küf kokuyor ağızları.

Bazısı karanlıkta yazar, gündüzlerden kaçar bazıları.

Kimdi, başıma saplayan ağrıları?

Kırdı hevesini dallarımın, hayatımın dişlek kunduzları.

Sardı ciğerimi aralıksız yaktığım sigaramın dumanları.



Geçenlerde söyledim.

Şimdilerde söylüyorum.

Gelecekte ise aynı şeyleri söyleyeceğim.

Değişmeyecek yazdıklarım.

Alın yazım değişmedikçe.

Derdin arkasına eklenen yeni dertlerim peşimi terketmediklerinde.

Tek başıma kalacağım kalan son sevdiğim beni terk ettiğinde.

Ya da tek başına kalacak en sevdiğim ondan önce gittiğimde. 

Eğleniyor kader, soytarısı olan benimle günlerce. 

Dağılıyor çekmecem, kaybettiğim umudumu aramak istediğimde. 

Susuyorum ne diyeceğimi bilemediğimde.

Eğleniyor kader yine, ben gözümden yaş düşürdüğümde.



Bildiklerimi anlatıyorum. 

Bilmediklerimi dinliyorum. 

Umutlarımı bir hafriyat kamyonuna dolduruyor. 

Uçurumdan yuvarlıyorum.

Kaldırdığım cenazemi son gücümle dualıyorum.



Kaçmak istediğimde mesafelerim uzuyor. 

Maalesef bazı yerlere koşarak varamıyorum. 

Bazen buluyorum onu,

Çoğu kez kayıp içimde. 

Görünüyor rüyamda onu unuttuğum biçimde. 

İsmini haykırıyorum düşüveriyor çenem yere. 

Kaybettim bu savaşı, 

Salladığım bayrağım çok üzgünüm beyaz renkte...