bazı duygular ne kadar zaman geçerse geçsin değişmiyor. Hal aynı kalmasa da insanlar aynı kalmasa da içerideki duygu aynı. Birileri tarafından görülmeyi bekliyor sadece… ömrünün sonuna kadar ne olacak, neler yaşayacaksın, kimlerle yaşayacaksın veya kimlerle neler yaşayacaksın? bunların hepsinin cevabı hayat defterinde sayfalar yıprandıkça cevabı bulunacak şeyler. sayfalarımızın bazıları çoktan yıpranmış, kafamızda bunca soruya cevap arıyoruz, kedere dalıyoruz, üzülüyoruz. insan kafasının içinden çıkamadıkça o keder denizin içinde çırpınıyor. insana lazım olan orada umudun ipi… umudun ipine sarıldığı zaman kurtulacak ama neredeydi umudun ipi? nasıl bulacaktı insan onu? hele ki keder denizinin dalgaları boyunu boynunu aşmışsa nasıl gözünü açacaktı? etrafına bakacaktı. fark etmesi lazım eğer ayaklarını çırpmayı bırakıp sakin durmayı başarabilirse aslında suyun hırçın olmadığını asıl hırçın olanın, yerinde duramayanın kendisi olduğunu anlayacak suyun asli halinden olan sakinlik belki de vücuduna nüfuz edecek ve kalbi ferahlayacak. büyükler hep derler ya “su gibi aziz ol evladım” ne özenli bir dua… su azizdir ! onsuz hayat düşünülemez. böyle bir dua alanın ömrüne hayırlar ve bereketler su gibi akıverir. o zaman ortada ne keder kalır ne de dert ve insan o zaman anlar, su gibi durgunlaşır ve düşünür umudun ipi kendisidir kendisine tutunan düşmez…