Bugün de mutfağın penceresinden gördüğüm karanlık duvardır, bana yazdıran. Bu karanlık duvarda tutunan minik serçenin umuduydu benimki. Karanlık duvar olduğunu bildiği halde ısrarla tutunma çabası.


Umut etmek, ne ümitli şey. Aynı zamanda çok menem bir şey. Bir kuşun kırılmış kanadında benim umudum. Yaralanmış bir umut…

Bir serçenin kalbi var ruhumda bugünlerde, bir o kadar korkak, korkak olduğu kadar cesur.


“Yarayla alay eder yaralanmamış olan.” Demiş William Shakespeare. Ben de ondan esinlenerek diyorum ki “Umutla alay eder, hiç umutlanmamış olan.”


Bugün bir ergenin kalbindeki gibidir benim umudum. Zaman kötü, şartlar fena, insanlık nereye gidiyor bilinmez.


Ama minik bir serçenin umudu gibidir umudum, günlük hayatın bocalaması içinde asla kaybolmayan. Minik bir serçedir, beni bugün ayakta tutan.

 

Kaç ömür kaldı ki şu yalan dünya da umut etmeyecek?

Neyim varmış ki paylaşmayacak yazarlığımdan kalemimden başka?


Şu garip dünyada yaşayan bu fani, ne ister ki yazmaktan başka? Ha bir de aklına eserse sevmekten başka?


Bu garip faninin çaresi var mıdır yazmaktan başka?

Anlatmaktan başka?

Yaşamaktan başka?


Sena Nur KÖROĞLU