Biliyor musun?

Etrafımda dikenli çitler var.

Bir kuş kadar özgürüm galiba.

Kafeste olduğu kadarıyla.

Bir o kadar da uzağım; mavinin güneş ile birleştiği o diyara. 


Ufak bir pencere buldum burada.

Tutturdum adı Umut olacak illa!

''Hadi be oradan seni gidi düş fakiri'', geri kafa!

Umut dediğin de ayağına dolaşan bir pranga. 


Ranzamın demirleri arasında kitap sakladım.

Buralarda yasakmış hak olanı aramak

Bunu burada anladım.

Bendeki inat.

Elimde ufak bir çakmak, sürekli derdim oldu sayfaların arasında kaybolmak 

''Bok mu vardı!'' bu kadar!

Sırtımda birden fazla hortum izi!

Aklımda hala doktor Andrey Yemific var galiba!

Burası da aşırı komik.


Burada ufak bir de saksımız var.

Saksı dediysek de ucuz bir konserve kapağı kadar;

Gözünde çok büyütme!

Güneş görsün diye de bağladım parmaklıkların arasına.

Her gün bir dert ekiyor gibiyiz burada.

Sabaha kim çıkmaz bunu bilemiyoruz içi ''oyuk bu kutuda".


Ben şimdi bir kömür parçası buldum.

Bunları da sen üzül diye yazmıyorum bu arada.

Benim için tükendi;

Zaman denilen bu zehir galiba.

Ben de bu satırlar ile sana bırakmak istedim;

Kafka'nın ''Milena'ya" bıraktığı gibi mektuplar...