Yaşam mücadelemizde umutlarımız bir pusula misali bizlere yol göstermiştir. Ya hırslarımıza yenik düşüp umudumuzu yitirerek, sahip olduğumuz tüm güzellikleri ıskalarız ya da toprağa yeni ekilmiş bir tohum misali umudumuzu besler, büyütür ve yeşertiriz.

      Doğadaki her canlı var olma çabasındadır. Biz insanlar, diğer canlılardan farklı olarak duygularımızı ifade etme özgürlüğüne sahip olsak da, her bir canlının ayrı davranışlar sergilediğini göz ardı etmemeliyiz. Bunun için gözlem ve duyarlılık yeterli olacaktır. Örnek vermek gerekirse; kafese hapsolmuş bir kuş ümidini kanatlarında taşır. Bilir ki özgürlüğün anahtarı, kendini teller ardına kapatan güce boyun eğmemek, mücadelesinden vazgeçmemektir. Ne zaman ki inancını kaybeder, öz benliğinden vazgeçer o zaman kendi sonunu hazırlar. Bir tırtıl, kendi ördüğü kozasının ardındaki o büyülü ve renkli dünyaya adım atma umudu ile bir mücadeleye girer, eşsiz güzellikte bir kelebek olup uçma hayaliyle ördüğü kozadan çıkma anını bekler.

       İnsanları farklı kategorilerde incelemek daha doğru olacaktır. Çünkü bizler ya hırslarımız uğruna savaşır, kendi öz benliğimizi tüketir bu yolda boğulmayı tercih ederiz. Ya da elimizde var olan değerlerin önemini bilir, bizlere sunulan bu olanakları değerlendirme yolunu tercih ederiz. Başkaları gibi olma hırsı, onların yaşadığı hayata özenip kendi içimizdeki cevherleri köreltmek, insana has bir duygu olsa gerek. Böyle bir anlayışın umudumuzu yitirmekten ve bizleri hüsrana uğratmaktan başka sonucu yoktur. Zaman kaybından başka bir işe yaramayan bu hırs, girdaba kapılıp hayatın gerçeklerinden soyutlanmamıza sebep olur. Görünmez ama yavaş yavaş bizim etki alanımızı sınırlayan bu ağ görüş açımızı daraltır. İçten içe bizi hasta eden bu durumu iyileştirmek, var olma sebebimizde gizlidir

        Umutsuzluğa kapılıp içimizde fırtına koparmak da elimiz de, umudumuzdan vazgeçmeden güneş açtırmak da. Mucizelerle dolu hayatımızda kutup yıldızımız ümit olsun.