Yaşam mücadelemizde umutlarımız bir kutup yıldızı gibidir. Ya umudun peşine düşüp bir çıkış yolu buluruz ya da yolumuzu kaybedip bu mücadeleye yenik düşeriz. Umudumuzu yitirdiğimiz anlar elbette olacaktır. Önemli olan bu ümidi canlı tutmak ve yaşama tutunmaktır. Toprağa ektiğimiz tohumlar gibi onu besleyip, büyütmek ve bize hayat kaynağı olmasını sağlamalıyız.

  Kafese hapsolmuş bir kuş ümidini kanatlarında taşır. Bilir ki özgürlüğün anahtarı kendini o teller ardına hapseden güce boyun eğmemek ve mücadelesinden vazgeçmemektir. Ne zaman ki inancını kaybeder, öz benliğinden vazgeçer işte o zaman kendi sonunu hazırlamış olur. Bizlerde yaşama sevincimizi kaybetmemek ve kendi ördüğü kozasından çıkma anını bekleyen bir tırtıl misali o renkli dünyalara kanat açabilmek için umutlarımızdan vazgeçmemeliyiz. Kendi içimizde fırtınalar koparmak da bizim elimizde güneş açtırmak da.

  İnsan doğası gereği yaptığı her işte bir beklenti içine girer. Bu bir yandan bencilce bir düşünce olsa da beklentinin olmadığı yerde verilen çabanında bir hiç olacağını düşünerek hareket eder. Sonu ne olursa olsun o an verdiği mücadele onu hayata bağlayan şeydir. Bu yolda ilerlerken, gökyüzündeki yıldızlar gibi bir yanıp bir sönse de orada olduğunu bildiğimiz bir umudun varlığı bize güç katar.