Yaşadığım hiçbir şeyi ruhum istemiyor, kabullenemiyor, hiçbirini yaşamak istemedim. Hiç yaşamak istemedim, acı çekmek istemedim, üzülmek istemedim, empati kurabilmeyi istemedim, sevilmemek istemedim, çoğu insanın ağladığı olaylar bana normal geldiği için ağlayamamayı istemedim, çocukluğumdan beri ağlama sayım bir elin parmaklarını geçmez, ben üzülüp canım acıyınca ağlayıp rahatlamak istedim, monotonlaşmış bir fiyasko izlemek istemedim, fark etmek istemedim bazı şeyleri. Hiç yaşamak istemedim. Yaptığım her şeyin sonunun hüsranla biteceğini bilsem de umutla yapmak istemedim, o umudun peşinde sürüklenmek istemedim, ama yaptım, bir umut var diye ilerledim. Sadece bir kez karşıma çıktı, o umutta sönüyor şu an da, belki benim beceriksizliğimden, belki ilk defa deneyimlememden. Boşaymış diyorum kendi içimden her şey, yapamazmışım ki zaten hiçbir şey. Alışmışım artık, vanistas bir tabloya gülerek bakarmış gibi izliyorum hayatımı, gördüklerimi. Nasıl yaşarsan yaşa hayatı, istediğin her şey elinin altında olsun, dünyanın en güzel ve güçlü bedenine sahip ol, farketmez çünkü tablo değişmez. Kendini ne kadar seversen sev sadece bir kandırmadan ibaret, sevginin gerçeği mi olurmuş? Tek gerçek şey acı ama yaşadığımı anlamam için daha çok acıya yer yok hayatımda, yetti bana, kemiklerim acıyor, damarlarından kanlar dolaşırken sızlıyor, gözlerim yanıyor, tenim kavrulmuş, eklemlerim gıcırdıyor, çatlıyor, saçlarımı tek tek koparıyorum. O tatlı acı kafamı dağıtıyor, başım ağrıyor zihnim altüst oluyor, her adım attığımda ayak parmaklarım kesiliyor, her kitap sayfası çevirince el parmaklarım kesiliyor, her nefes aldığımda zehir öksürüyorum, herhangi bir yere dokununca derim yanmaya başlıyor. Umudumu bulduğumda bunların hepsi iyileşti çünkü tekrar olunca canım daha çok acısın diye. Daha çok eziyet çekeyim diye, umutlu olmak çok saçma bu yüzden. Şu anın acısıyla yaşamaya veya ölmeye alışmak lazım. Çünkü hiçbir şeye değmez hiçbir şey.