Günlerden pazar, soğuk bir İstanbul sabahı. Sağ elimde yeni yaktığım sigaram, sol elimde ve sırt çantamda ise oltam ve birkaç takımım ile beraber otobüse bineceğim durağa doğru yürüyorum. Sabahın ilk ışıkları olduğu için sokakta kimseler yok. Kafam çok dağınık. Dün gece beterinden bir haber aldım; geçen hafta başladığım işimden kovulmuşum. Neden diye sorduğumda “maddi yetersizlik” dediler. Onları da anlıyorum, ülkenin durumu ortada ama ya ben, ne yapacağım şimdi? Evde iki tane kızım var, her eve geldiğimde ellerime bakıyorlar. Ellerinizden öperler, biri ikinci sınıf biri ise orta son, bu sene sınava hazırlanıyor. Nasıl alacağım ben onların kitaplarını, nasıl bakacağım onların yüzüne, ne diyeceğim? Kafam allak bullak. Sahi annelerini soracak olursanız onu geçen sene kaybettik, kansere yenildi. Çok özledim onu ama elimden bir şey gelmiyor artık. Neyse sizin de içinizi kararttım, kusura bakmayın. Otobüs gelmek üzeredir, sigaramı söndürdüm. Otobüse bindiğimde otobüste sadece şoför vardı. Geçtim hemen en arkalara, ineceğim durağa çok var. Kadıköy’e gidiyorum, İskele'ye. Akşam için birkaç balık tutsam hiç fena olmaz. Kızlarla oturur yeriz hem.
Bizim orta sona giden kız, bu aralar çok mutlu. Sevgilisi varmış, yeni öğrendim ben de, kardeşi söyledi bana da. Oğlan da liseye başlamış bu sene, İzmir’in en güzel liselerinden birini kazanmış. Bizim kız da tutturdu oraya gideceğim ben de diye. "Tamam kızım." dedim, "Şu sınav bir geçsin. Bakalım nasıl geçecek sınavın, hangi puanı alacaksın, görelim." dedim, "Merak etme, orası çantada keklik." dedi bana. Ne güzel olur oraları kazansa da gitse, iş sahibi olsa ama bunları düşünürken bir tarafım da "Nasıl para göndereceksin ona?" diyor, haklı. Benim durumum ortada. Nasıl bakarım ben ona oralarda, hem merak ederim, özlerim onu çok. Bunları düşünmek için şimdilik erken fakat elimden geleni yapacağım ve okutacağım kızlarımı, en iyilerine layık olabilmeleri için her şeyimi vereceğim. Yarın sabah ilk işim iş başvurularına bakmak olacak, en azından şimdilik geçici çözümler üretmem lazım.
Biz burada sohbet ederken otobüs de gelmiş bizim durağa, indim. Çok yolum yok, 150-200 metre falandır. Önce takımları hazırlayıp sonra yemi takacağım. Bugünün şanslı balıklarının menüsünde ekmek var. Ekmeğe buralarda çok balık gelmez derler ama şansımızı deneyeceğiz. Kurt almak için param yetmedi, bugünlük de böyle oluversin.
İstanbul pazar sabahları güzel oluyor, kimsecikler yok buralarda. Sadece birkaç martı ve Şans var yanımda. Buraya ne zaman gelsem Şans gelir hemen yanıma, balık kokusunu alınca hemen üşüşüyor şerefsiz kedi, yoksa benimle alakası yok...
Haydarpaşa sağ tarafımda kalıyor, hemen ileride de Kız Kulesi var; güzel şehirdir İstanbul bakmayın siz trafiğine, kalabalığına. Hele böyle boş olunca daha güzel şehirdir.
İlk tur için hazırım artık, attım oltamı. Sigarasız yapamam, bizimkisi artık bağımlılık oldu, yaktım bir tane daha, ısıtır belki içimizi.
Jean Valjean
2021-11-06T15:42:27+03:00Güzel bir anlatım. Ellerinize sağlık
Haneke
2021-11-06T14:38:13+03:00İfade biçiminizi ben de sevdim. Üretimlerinizi takipte olacağım, ellerinize sağlık.
Bakışsız Geyik
2021-11-06T14:07:56+03:00Akıcı bir diliniz var. Devamını merakla bekliyorum 🌼