The Shawshank Redemption filmindeki o efsane diyaloğu; umudun içimizden sökülüp alınamayacağına cevap olarak umudun tehlikeli olduğunu, bir insanı delirtebileceğini, "içeride" pek kullanışlı olmadığını iddia eden sözleri ilk izlediğimde anlamlandıramamıştım. Yaşım da küçüktü, 12-13 falan. Daha sonra tekrar denedim, olmadı. Gerçekliğini oturtamadım kafamda. Gelip görün ki, bir ara, belli bir süre sonra istediğim gerçekleşecek olsa bile bitmek bilmeyen günlere düştü yolum, başka bir şeyle de ilgilenemez bir haldeydim, işte o zaman, bu sözler gerçekliğe büründü. Hakikaten, çıldırtabilirmiş insanı oradan -orası her neresiyse- çıkıp gitmek. Gerçek anlamda ya da mecazen... Bunun olması beklentisi, bu umut denen şey...


Benim tecrübelerimde bu, şöyle şekillendi: Evet, o kadar büyük bir gücü var ki umut etmenin, öyle sarabiliyor ki insanın içini; ondan başka ihtimalleri rasyonel bir şekilde değerlendiremez olabiliyorsunuz. Dolayısıyla, arzunun gerçekleşmesi ihtimalini de rasyonel bir şekilde değerlendirme şansınız kalmıyor.


Umut neden var? Ne yapar bize umut? Kabaca kendimizi motive etmemizi sağladığını söyleyebiliriz sanırım. Gelecek güzel şeyleri tasarladıktan sonra bunların gercekleşeceğine dair bir inanç verir. Peki bu tasarlama yeteneğimiz zedelenirse ya da sorunsuz tasarılardan sonra ihtimalleri değerlendirirken irrasyonaliteye düşersek ne olur? Alacağımız şey bir başka çok güçlü duygu: Hayal kırıklığı...


Bu hissi umudun zıttı gibi değil, olumsuzu gibi de değil ama, umut ettiğimiz sonucun olumsuz karşılığı gibi konuşlandırdık böylece. Aslında basbayağı hayal kırıklığı değil midir, umut azaldıkça gelen, insana kafayı yedirtebilecek güce sahip olan o his? Peki bu durumda denklemden hayal kırıklığını çıkarsak, "Umut edelim etmesine, ama olmazsa hayal kırıklığına uğramayacağız, önümüze bakacağız." desek, sorunu çözmüş olur muyuz? Neden olmasın?.. Bir umut...


Peki umudun rasyoneliteyi devreden çıkarabildiğini söylemişken, 'bu' umut da rasyonellikten uzakta mıdır? Gerçekten mümkün müdür yani, umut edip hayal kırıklığına uğramama taahhüdünü, kendimize ya da bir başkasına vermek?.. Şahsi kanaatim, rasyonellikle değil, duygularıyla hareket eden bir canlı olarak insanın, bunu beceremeyeceği yönünde... Kolay değil öyle evdeki hesabı çarşıya uydurmak, dedik ya, işte o umut hücreleri öyle bir sarıyor ki insanın içini, kanser hücresi gibi çoğalabiliyor zihinde... Karşı tarafta hazır bekleyen hayal kırıklığı da aynı sayıda ekliyor kendi DNA sarmalına nükleotitlerini...


Şair ne diyor diğer taraftan, "Umudu var büyük insanlığın, umutsuz yaşanmıyor." Evet, umutsuz yaşanmaz bazen. Bazıları, hiçbir zaman yaşayamaz umutsuz. Hayır, öyle karakterden falan değil, şartlar aksini mümkün kılmaz da ondan!.. Bu dünyada kötü bir hayat geçirir ve değişmesi asla mümkün görünmez, başka bir "taraf"ta iyi bir hayatın ya da bu dünyada başka bir hayata geleceği ve onun iyi olacağı "umuduyla" katlanabilir buna ancak... Kötü günlerin, hatta kötü saatlerin, dakikaların bile ancak biteceği umudu üzerinden katlanabilir insan buna çoğu zaman. Aksi durumda, mazoşist değilseniz eğer, ne kalır elimizde katlanmayı sağlayacak başka?