salkım saçak bir ayazın ellerinden tutmuştu kasım

dökülen yaşlar yeryüzüne kim bilir

hangi dert erbabının içten içe ağlamasındandı

bizim burada bir ufak köprü vardır

bir ucundan bir ucuna şiir yazmak için geçerdim

gökyüzü dertliydi bir günden öbür güne

kızıla çalardı toprakla yıkanan bedenlerin

ardında bıraktığı aşkın çamurluğu

herkes unutabilir demişler oysa

kimse unutmazmış seni unutamayınca farkına vardım

parklardaki banklar acizdi bugün bir başka susuyorlardı

ışıkları sönmüş yuva olamıyordu evsizliğe

bugün bir dublör görüyorum sevgiye adanmış

arasından sızan suyun aşındırmasından 

farkına varıyorum yapay sevda birikintilerinin

ne kadar aciz tamlamalara denk geldiğinin

bazen şiir yazarken kendimi tutamıyorum

filozofların düşündüklerini düşünmeye çalışıyorum

ama filozof olmadığımın farkında yıldız

ışıklardan korkmayıp saklanmayan tek yıldız

aslında milyarlarca yıldız varmış gökyüzünde

pek utangaçlarmış onca evin ışığından ve

araba ve sokakların pisliğinden

kendilerini söndürüp saklanırlarmış

köprüden geçiyorum bugün yine 

bir ucuna sen diğer ucuna umut yazdım

seninle umut arasında yürüyorum

umutları taşıyamaz bu köprü biliyorum

ama yine de yürüyorum

yürüdükçe deliyorum

kalemim asi defterim paramparça bu köprüde

ama ben şunu iyi biliyorum bu köprü umutları sevmiyor

ben en iyi köprünün geçmiş izlerinden anlıyorum

ben de artık umut etmek istemiyorum