Duvarda sıkışmış bir hayal, dar ve ağır, Kalabalık bir uğultu; içimde sessiz, yalnız baharlar.
Gölgelerde kaybolmuş, her adımda eksilir gibi,
Sonsuz koridorlarda dağılan benliğim belki.
Küller gibi duygular, yorgunum kendimden, Hayat sağır, ben ise sönmüş bir yankı derinlerden.
Bir zamanlar çiçek açardım; şimdi solgun ve suskun,
Unutulmuş bir ruh gibi, gülüşlerim ardımda donuk.
Gözlerim kurumuş, geceyle kuşatılmışım, Van Gogh'un fırçasında, gölgelerle sarılmışım.
Bir eğlencenin ardından, kalan o boşlukta, Dipsiz bir yalnızlık içimde, sessizliğe boğulmuşum.
Kim çizdi bu yarayı yüreğime?
Ben miydim, yoksa çağırdığım o gölge mi perdeleme?
Hayır kurban değilim; ben açtım bu kapıları,
Ruhların fısıltısıyla dolu boş koridorları.
Sevmeyi diledim, şarabın yakut tadını tatmayı.
Ama aşk, Austen'da kaldı, Brontë'de kapandı.
Kalbim düşmüş bir gölge şimdi, Plath'in izinde,
Dickinson'un sessiz mezar taşlarında, solgun grilerde.