binlerce ama binlerce yıldır yaşıyorum
bunu göklerden anlıyorum, kendimden anlıyorum biraz
insan, insan, insandan; ne iyi ne de kötü
kolumu sallıyorum yürürken, kötüysem yüzümü buruşturuyorum
çok eski bi yerinmdeyim, çürüyen bir yerimden geliyorum
öldüklerimi sayıyorum, yeniden doğduklarımı
anlıyorum, ama yepyeni anlıyorum bıktığımı
evlerde, köşebaşlarında değişmek diyorlar buna
değişmek
biri mi öldü, biri mi sevindi, değişmek koyuyorlar adını
bana kızıyorlar sonra, ansızın bana
kimi ellerini sürüyor, kimi gözlerini kapıyor yaşadıklarıma
oysa ben düz insan, bazı insan, karanlık insan
ve geçilmiyor ki benim
duvarlar, evler, sokaklar gibi yapılmışlığımdan.
bilmezler, kızmıyorum, bunu onlardan anlıyorum biraz
erimek, bir olmak ve unutulmak içindeki onlardan
ya da bir başkaca şey: ben kendimi ayırıyorum
o yapayalnız olmaktaki kendimi
böyleyken akıp gidiyorum bir nehir gerçeği gibi
sanki ben upuzun bir hikaye
en okumadık yerlerimle
yok artık sıkılıyorum.