Çatlaklardan kan topluyor aralıklı ellerim,

Orada burada fark ediyorum, 

hissiz ve derin steril,

aklından geçiyorum, biliyorum dümdüz geçiyorum,

seni hararetlendirmiyor bu, ben de 

pis bir havada hazırlanıyorum yalnızlığa 

ve biraz da yalvardım Tanrı’ya 

Genel, geçerdir deyip inandırıyorum kendimi anlaşmadayım onunla,

kovalanmaz ve artık inanılmıyor da saatlerin eşit anlamlarına 

bir bilançoyu kusuyorum, hak ediyorum körü körüne yürüdüm her şeye,

yolda kalanlara artık bakamıyorum da 

söylemiştim, hepsi soğuk çerçeveden bakmıştı bana,

soğuk mesafe ve camlar geçirmişlerdi kalın kalın,

griler midir, nedir bilmem kaldıramıyorum ağırlığını,

kurşuni çiziyor ayaklarım, olası buzlanmaya açık kalbim,

Kurşuni midir nedir öyle ya bu renk,

Hemen bir acımasızlık, ruhumda bir hazırlık,

Kalıcı tutmamalı resimleri, hayat kurtarmaz ya onlar,

insan ömrü sonuçta, belirsizlik yüklememek lazım,

zamanın olmadığına ikna ve daha çok okşamalı saçlarından 

yuvarlıyorum dudaklarımdan, çıplak bir renk alev açsın kıvılcımlara,

bu kıvılcımlar sen de fabrika ayarlarıdır diye,

bilirim huyundandır, biraz da uğramak oralara,

buzlanma olasılıklarına da açık bir yüzün var, öperken alaya da alırsın,

heba bu ya! Yarın dediğim an büyür gözlerim özgürlüğe,

buzlanma olasılığına o kadar açık inatçı mavi gözlerin var ve,

şansım bu soğuk savaştan da dinamik,

uydurmalıyım gençliğimi yerine göre, 

hemen dizlerimden tutana değil ,düşünmeli,

Voltalar, gitgeller ve bir de sayılacak duvarlar kadar,

tek kaybım acele, tek kaybım hemen doğmak isteği,

en çok kendimi kandırırım, senden çok kendimi 

böyle böyle ayırırım seni benden soluksuz olur bir anda,

güm diye bir kayıp sesi, işte başlıyoruz

okuyan sıkıldı buralarda sabrı olandan devam burada,

Seni biriktirmek, ölesiye, seni biriktirmek defter, kitap arası kurutulmuş güller gibi,

hatırlarsın, neme lazım dursun da burada, 

Kalamış’tan su içmiştik, Kalamış’tan pis demeden içmiştik,

Sevgiden mi, an mı kaçmıştı ne gözlerime hiçte bir şey olmamıştı,

Susarken bizler, biliyordum mizahlar ayaklanıyordu ne güzeldi susmak ya bazen,

Kaçırmak durakları, bile bile gaflet dizlerinde,

Bir yaz zamanı uyarılmıştım, temiz bir siyahtı saçlarım ve bile bile kaçırdım durakları,

Seni getiren ağustosun içine girdim yine,

Saklıyorum, ne olur ne olmaz