"Unutmaki unutulanlar unutmaz unutanı"

Ne sevimli bir tehditti; hani o çocuklukla ilk gençlik arası dönemde hayatımıza damga vuran, hatıra defterlerine yazılan, nerdeyse hemen herkesin yazısının sonunu tamamlayan bu kapanış cümlesi...

Önce buna, sonra daha birçok şeye gülerek bakıyorum bugün, çocuk olmak ne büyük saflıkmış diye.


Yukarıdaki klişe ile biten yazımız başka bir klişeyle başlardı illa ki.

Tabii ya "kalbi kadar temiz o sayfa" ayrılmıştı ne de olsa, yazmasak olmazdı bu muhteşem teşekkürlü girişi. Kimi kalpler çizgili, kimi kalpler kareliydi ama olsun o kalp de o sayfa da bize göre hep tertemizdi.


Unutulan unutmadı mı bilmem, beriki unutmayınca o unutulmadı mı bilmem. Hele o kareli veya çizgili tertemiz sayfa sahiplerinin kalpleri o kareler ya da çizgiler dışında hep tertemiz miydi, tertemiz kaldı mı, onu da bilmem.


Bugün bazen aklım hâlâ muziplikteyken, bazen de kara katranlı gecelerden çıkamazken kırk oldum ama bu kadar mı yaşadım, daha çok mu yaşadım yoksa hiç mi yaşamadım, gerçekten onu da bilmem:))


Velhasıl bu yazıyı niye yazdım onu da bilmem; ilham işte geliveriyor bazen konu, yer, zaman, sebep, amaç ayırt etmeden.

İster okuyun geçin, ister gülün geçin, ister sallayın geçin.


NOT: Ibrahim Erkal'a da gelmiş ki böyle saçma bir ilham şarkı yapmış, isterseniz onu da bir dinleyip geçin. Rahmetliye de iki dua edin.