Unutmak da böyleydi işte... Kurşun kalemle bastıra bastıra yazdığın hikâyeyi silgiyle silmek gibi. Hani hiçbir silgi tam silemez ya, izi kalır... Kelimeleri yarım yamalak okursun. Okumak istemezsin ama okursun ya, öyle işte unutmak da. Siliyorsun, siliyorsun, siliyorsun... Lakin izleri kalmaya devam ediyor. Hani sildikçe kâğıt yıpranır ya, senin de sol yanın tıpkı o kâğıt gibi yıpranıyor. Öyle ki bir süre sonra silmeyi de yazmayı da bırakıyorsun. Zaten kalan izlerin üzerine yeni bir kelime yazılmaz, derdi bir şair. Nefes alamıyorum sanırsın, oksijen denilen o şey var ya oturur böyle tam yüreğinin ortasına, sanırsın nefes değil de bıçak soluyorsun. Ölüyorum dersin, ölüyorum... Ama yaşamaya devam edersin. En acısı da budur ya zaten sen ölüyorum dersin ne duyan olur ne de gören. Yaşıyorsun ya çünkü, kimse anlamaz öldüğünü. Ölüyorum görmüyorlar...