Sevgilim sen, her hâlinden belli, yorgunsun

Kuru rüzgarın öptüğü nehir gibi durgunsun

Senin suçun savaşmakta ısrardır, teslim ol

Duvar dikilsin, meyva kızarsın, sen şahit ol

Bulaşma kaynamış kana kavgada akıtılan

Sırnaşma aşkların bayatlamış bulamacına

Sen unutulmanın sunduğu limanda saklan

İzin ver eski suya göz kulak olsun hatırana

Eski suya yani hapishane camından akana

Çok eski umut gibi, aşk gibi, özlemek gibi

Ve şair cesedinden sızan mürekkep gibi

Eski suyu şehrin gövdende hayat bulsun

Sen saklan affedilmenin sunduğu limanda

Mezarımda yabancı ellerin çiçeği kurusun


Sevgilim yazık sana bu limanda hapsoldun

Oysa gayet şefkatliydi sana toprağın sesi

Eski sulara, küflü yastığa, sıtmaya tutuldun

Unuttun sesimi, yabani rüzgarın esmesini

Rüzgâr esti, ıslandı buğulu camı kalbimin

Yazılmaz adın bir daha serçe parmakla

Zaten titretmez kalbini serçelerin ölmesi

Sevgilim sen, neden böyle kalpsiz oldun

Bir selam getirsen bana geçmiş bahardan

Lise sırasında açılmış bir yarayı hatırlasan

Affetmezdim ama

Belki bir gece daha seni severdim

Ve bu yeterdi adına içli ağıtlar yakmam için

Yakmak çözüm değil ama ben bunu bilirim

Öyleyse iki oda tutmalı bir otelden karşılıklı

Yeterince cesursak elbet bize de gelir sıra

Yanabiliriz, sımsıcak terler dökerek mazota

Yanabiliriz, öyle buruk sözler saçarak halka

Yanabiliriz, öyle yanık ki etimiz ve öyle kara

Üzgünüm sevgilim, sen cesur değilsin

Bense şair cesedinden fazlası değilim


Sevgilim ne mutlu sana şafakta kayboldun

Kılavuzu bile vardı sevincin sen kayboldun

Ekmek ufalanır avcumda sen bilemezsin

Serçe ölür, kal gelir rüzgâra, göremezsin

Görsen incecik bir nehir ölüsü bozkırda

Görsen dişi geyik sürüsü ölü ormanda

Ölü olmanın inceliklerini öğrenmiş şair

Dayanır kapına sana sevmeyi öğretir


Sevgilim ısrar etme bu limandan kovuldun

Artık gece suları eskimiş bu çorak şehirde

İpe çekilmiş kara tüylü serçeler gibidir

Görsem mutlaka utandırır beni

Görsem ruhumu hafifletir belki

Çakılmaya sebep olur çarmıha

Görsem bana bir fenalık getirir

Bana bir fenalık getirir serçelerin ölmesi

Seni ipe çekilmiş görmek gibi bu şehirde

Anısı burulmuş her ara sokak yüreğimde

Adını yazıp duran serçe parmağı kestirir


Sevgilim, narin yerlerini okşa benim için

Benim gibi bul narin yerlerini öpmek için

Böylece aşk ikimizin de tabutu olabilir

Bu şehir izin vermez öylece sarılmaya

Kirli yatak

Kirli yastık

Çamaşır değil serçe asılmış ipler

Dikkat et sevgilim

Birimiz bu gece son sürat ölebilir


Sevgilim hadi hazırlan, güneşe gidiyorsun

Kanatların öylesine yırtıcı ve koyu mavi ki

Merakla bekliyor serçeler yanışını görmeyi

Sevgilim hadi hazırlan, nihayet yanıyorsun

Ve ben ışıltılı bir manzarayı zevkle izlerken

Yani sen yanarken eski güneşin koynunda

Ölü kuşlara yanmanın ve ölmenin

Yanarak ölmenin

O esrarengiz, yasak tanımaz güzelliğinden

Büyülü ezgisinden bahsedeceğim

Dinleyecek onlar da

Onlar yani ipe çekilmiş serçeler

Dinleyecek ve konuşacaklar hakkında

Ne yaman bir kadınmış

İki şiir, bolca hatıra bıraktı arkasında

Diyecekler

Ve ben kavuşasın diye arzuladığın huzura

Küllerinden taze ırmaklar yaratacağım

Eski suları kovacağım bu çorak şehirden

Adına değil ama hatırana

Binlerce şiir yazacağım

Yazacak ve okuyacağım

Hayretle dinleyecek her birini

İpe çekilmiş kara tüylü serçeler