Osmanlı Dönemi’nde Fatih Sultan Mehmed’in, vezîriâzamı Mahmud Paşa’nın başlattığı fakat unutulmuş bir gelenek olan diş kirasından bahsetmek istiyorum. Mahmut Paşa, ramazan ayının gelmesiyle  tertip ettiği ziyafetlerde, pilavların içine nohut şeklinde döktürdüğü altınları, yemeği hazırlayan aşçı başına belli olmayacak şekilde nohutlu pilavın içine koydurup, bu altınları yemek sırasında, bulanlara hediye etmekteymiş.

Mahmut paşa dışın da diğer saray erkanların da Osmanlı’nın son dönemine kadar bu geleneğe devam etmişler. Saray kayıtlarına bakıldığında haremağaları da bu geleneği uygulamış.

Aslında bu geleneğin Osmanlı’dan da eskiye dayanıyor, nitekim Kutadgu Bilig'de geçen "Misafire hediye ver, mümkünse diş kirası (tiş teri) ver.” cümlesi Karahanlı Türklerinde de bu geleneğin, yapıldığı anlaşılmaktadır. Fakat o dönemde nasıl uygulandığına dair elimiz de bir bilgi yok. Tekrar Osmanlı’ya dönecek olursak, devletin son dönemine kadar zengin insanlar da hem fakirleri doyurarak hem de onlara hediyeler vererek sevap kazanmak için diş kirası geleneğini sürdürmüşler.

Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci’ye göre o dönemin insanları:

“Misafirim oldunuz, benim sevap kazanmam için zahmet edip yol yürüdünüz, yemek yerken dişlerinizi yordunuz, bu da sizin dişinizin kirası olsun.” demek isterdi.


İster hediyeleşme deyin ister diş kirası, atalarımızdan yadigar bu güzel geleneği ramazan ayında devam ettirme ve  gelecek nesillere de ulaştırabilme dileğiyle…