Bu nasıl bir kaos?

Beni sarmalayan;

Hey! sana soruyorum!

Bunlar nice sesler, neden oluyor ki tüm bunlar?

Bir kaydırak önümde.

Ama sıkışacağım sanırım!

Ve sıkıştım işte...

Dur dur; bir ihtimal daha var sanki, karar vermek zor ama...

İleride sesler yüksek, diğer ihtimal ise karanlık ve sessiz.

Karar veremiyorum, belki daha sessiz bir yer olsa denemeye değer.

Ama çok gürültülü...

Çok da aydınlık aksi gibi, gözlerim kamaşıyor..

Bunların olması bir zorunluluk mu gerçekten?

Çünkü öyleyse biraz daha zamana ihtiyacım var.

Karanlık daha çekici aslında, çok karanlık, çok sessizlik!

Birisi ne olur yardım etsin, sıkıştım burada!

Anlayan var mı beni?

Hey ben mi anlatamıyorum kendimi, yoksa siz mi anlamamakta ısrar ediyorsunuz?

Cevap yok sanırım; öyleyse karar vermek bana düşecek!

Karanlık ve sessizlik o zaman.

Derken bir el!

Karanlığa mı götürüyorsunuz beni? Öyle karar vermiştim ben çünkü.

Hey! Yavaş lütfen. Canım acıyor diye bağırıyorum.

Anlaşılmıyor.

Karşı koymaya çalışıyorum, çırpınıyorum.

Olmuyor...

Işık gözlerimi alıyor, sesler de gittikçe yükseliyor aksi gibi!

Hey, yapma ne olur çekme beni diye haykırıyorum!

Duyulmuyor.

Bir canlının verebileceği bütün tepkileri vererek ifade etmeye çalışıyorum kendimi.

Oralı olunmuyor!

Deniyorum geri gitmeyi, çok çabalıyorum, yoruluyorum!

Pes ediyorum sonunda.

Karşı koymak anlamsız çünkü.

O eller benden daha kararlı nedense...

Ama denemedi diyemez kimse, dedirtmem.

Ve işte şimdi normal şarlar altında; 3 kilo 300 gram, 54 santim olarak etiketlenip paketleniyorum güzelce...

Mavi mavi, balonlu çiçekli, pastalı simli.

Debeleniyorum.

Ağlıyorum.

İsyan ediyorum.

Uyuyorum sonunda.

Unutuyorum.

Yıllar sonra bir rüya görüyorum..

Gürültülü bir şekilde şakalaşıyor birtakım adamlar.

Bakkalın önündeler, bana bakıyorlar, sırıtıyorlar!

Çok çirkin bir görüntü!

İçeri giriyorum onlara rağmen, tüm paramı verip bir şişe şarap alıyorum.

Keyif almak değil niyetim asla, tüm bu hengameye alışma çabası sadece.

Başka bir yöntem bilmem ben çünkü.

Ve çıkıyorum onlara bakmamaya çalışarak.

Ama hala sırıtıyorlar hissediyorum, güneşten gözlerim kamaşıyor aynı anda, bunalıyorum, öfkeleniyorum!

Dönüp bakmaya karar veriyorum şimdi tüm cesaretimi toplayarak.

Sırıtmayı bırakıp gülüyorlar artık, çok gürültülü hem de, dirsekleriyle de birbirlerini dürtüyorlar hatta!

Israrla bakmaya devam ediyorum.

Çıkışıyor bir tanesi sonunda, dayanamıyor!

Ne bakıyorsun lan diyor ve devam ediyor;

Sen diyor; elini kolunu sallıyor aynı anda, bizler gibi olmalıydın diyor;

Tüm problem sensin diyor, denemedin yeterince, dolanma artık buralarda diyor!

Gülmüyorlar şimdi, çok ciddiler ve çok kızgınlar ve çok sakallılar!

Gömlekleri de çok parlak, gözümü alıyor yansıyan ışık.

Ben de çok kızıyorum hepsine!

Patlatıyorum kendimi...

Kayıyoruz bir kaydıraktan şimdi, ben, birtakım adamlar ve bir şişe şarap.

Geri dönülebilecek bir yer yokmuş meğer, tüm çırpınışım boşunaymış!

Uyanıyorum...

Ve yine unutuyorum.