Demek eritip eritip suya tutuyorlar
Kader beni Prens Rupert Damlası sanıyor
Böyle havalı kelimeler öğreniyorum
Sevmek ve dua etmekten başka ecza dolabım mı var
menkıbelere inanmıyorum artık
içim kıssa değil içim yetim bir yankı
Allahlı bir yağmurun son damlasında
duasında bir bahçenin çitlerine asılı
bir erkek gömleği kadar anlatmaya hazırım aşkı
Sen ve ürperiyorum
ağzının kenarında kelime kevserleri
bir ceylan yumuşağı yüreğin
geç kalınmamışsa avcı bir bardaktan
vurabilir içebilir kanabilir su razı
kalbimin ipince yerine salıncak kuracaksın
sallanacaksın çocukluğunla genç kızlığınla
bana mevzu olan sana mevzi olacak
bir su kenarında diz kapaklarının
diz kapaklarıma gülüşü olacak
bir İran filmini izler gibi seveceğiz
cennetin anonsları gibi dinlemeli
tuzdan köprülerin doğurduğu aşkı
dinle ey keçi ağzındaki bilgelik
yüzünde ne saklıyorsan ve ben onu arıyorsam
yüzünde bir Türkan Şoray utanması arıyorsam
yüzünde bir kadınla bir çocuk beraber oynaşıyorsa
yüzünde henüz inmemiş bir ayet saflığı
yüzünde bir endişe ama meleklerinkinden
yüzünde ismi henüz konmamış çiçeklerden
Tanrının üzüm yerine ellerinden
emzik emzik bal arıyorsam
yüzünde çeşmeler gibi günahsız akan masal
kalbini besleyen damar bir çocuğun elindedir
Sen ve ürperiyorum
beni bu çağda yalnız bırakma
Anksiyete bir kuş titrer kalbimin ortasında
biliyor musun bir şiir kitabı kurudu içimde
Öpmekler ve koklamaklar içindi
esirgenmek istiyor insan bir kadının göğsünde
belki böyle daha iyi anlayacak Rabb’in esirgemesini