Ne bir ricam var hayattan ne bir isyanım,

eskidendi o günler, artık duasızım. Yanlış bir tabelanın tam arkasındayım. Çizgilere basmadan geldiğim yolların artık anımsamıyorum heyecanını. Durmadan anlatıyorum oysa tek kelime çıkmıyor ağzımdan. Ben anlatınca kesiyorlar Van Gogh gibi kulaklarını diyorum, bari sen dinle. Soruyorum, beni affeder misin diye soruyorum arsızca. Kafamı kaldırdığım gökyüzünde sanki görebilirmişim gibi çatık kaşlarımla, duyduğunu biliyorum diyorum. N’olur biraz yardım etsen diye dileniyorum bir dilenci gibi açtığım kirli ellerimle.


Geçmişi sildim sanıyordum ama sayfada izler ve ben baktıkça okuyorum, okudukça acıyorum. Yırt şu kitabımı artık diyorum. Dursun istiyorum dünya. Kulağımdaki diskler kaymayı bıraksın. Bir migren ne zaman susar hiç bilmiyorum. Savaşta aldığım cephe kime ve neye anlamıyorum, artık anlamak da istemiyorum. Her insan düşmandır esasında dostluğu kadar, biliyorum. Ama her gün bilmenin ağırlığıyla eziliyorum. Lütfen, sustur biraz beni diyorum. Yatır bir yatağa, ser en temiz çarşafını, belki günahlarımı saklar diye sayıklıyorum. Ninni ya da masal istemem, inanmıyorum. Sadece beni biraz uyut diyorum. Ellerim dinlensin, bu sefer de sen okşa başımı istiyorum. Hakkım yok mu benim durup dinlenmeye, ihtiyacım yok mu benim omzumda bir ele? Neden olmuyor ki diye soruyorum. Sonra sanki haddimi aşıyor gibi, korkuyorum. Artık atlayalım hepimiz bu trenden. Günah dolu ceplerimizi dökebileceğimize kanarak atlayalım, kes şu biletlerimizi diyorum ama ağzına almaya yeltenmiyor bile İsrâfil sûr’u.

-Yaşamaktan utanıyorum.