Hafifletici bir nedendi


hafif-meşrep bir dünyada


ölmeden önce mazlum olmak


manzum hikayeler gibi olabilirdi


benim de herkes gibi yaşamım


ama uyaksızlığı seçmiştim nedense hayatta


mısraları öylesineydi onların


öylesineydi gene tuzakları


her şeyi önce yalnız yapmıştım


kimseye zarar vermemek için


önceleri yapayalnızdım


sonra baştan aşağı yanlıştım


garip boşluklarda hep baş aşağıydım sanki


beynime kan yürüdüğünde...




beynime kan yürüdüğünde


yürüyordu telkinler ebeveynlerin dillerinde


zarif tenhalara sindim böylece


bence iyiydi ama beğenilmedim


zaten benim de beğenilerine karşı


hafif bir rahatsızlığım vardı


uyaksızdı yaşamım


yaşarken her şey benim


oysa ölünce toprağındı bedenim


ruhumu uçurtma yapmasam da


ruhum olmasa da zifiri gecede el feneri


zaaflarımla alay edilmesini sevmezdim...


oysa ki enteresan meziyetlerim bilinmez


densizliğime mesela kurşun geçmezdi


varoluşta benim bildiğim


kimse kimseye el sürmezdi


asılsızdı bildiklerim


söz sahibi bildiklerim hep akılsızdı


sivrildiğim yegane olay


vurdumduymazlığım oldu yaşamın darbelerine


oysa ki askerleri pek sevmezdim


lakayt günlerimin ardında


elimde kalan hep talandı


öyleyse hırsızlık;


ele avuca sığan somut bir kavram


‘İlahi Adalet’ insafsız bir yalandı


büyük sorgucuların çalınmıştı bilgileri


-olsa dükkan benimdi- elbet!


kumdan kalelerim vardı ki benim


hendeklerinde yengeçler yüzerdi


kimse el süremez


ama ‘BÜYÜ’ deyip geçerdi


asla büyümedi çocukluğum da


oysa ki sadece


beslenme saatinde beslenmezdi


ana-okulunda


arkadaşlarımın anasına sövmeyi öğrendim


baba-ocağında dinamit yerleştirmeyi


zaten fitilli yaşam da bomba gibi hazır


hünerlerimle eşdeğerdi


kabiliyetlerimin ortaya çıkması


daima an meselesiydi


ya ben saatsizdim sürekli


ya da evrenin zamanı derin-dondurucudaydı


zira herkes mayo alırken


bana hep dondurucu kış düşerdi


düşününce baharlar da iki taneydi hani


telli-duvaklıydı GELİN’ ciklerin resmi


gayet açık bir şekilde


yapraklarıma orak değerdi


karşılık olarak bıçaklarımı bileyip


yolunu kesiyordum her düğün arabasının


zarf içerisindeki paraların


mektubunu aramakla geçti ömrüm


yeni doğan cümlelerimin böylece


hep tohumuna para saydım


böyle kurdum basit dünyamın temellerini


bari inşaattan anlasaydım...