Eğikti omuzlarım dikliğe ant içmiş gibi. Bu sefer ki gerçeklerdi. Önceden biliyor sandığım gerçeklerin aslen yüzüydü. Rüyalar uyanana dek basitliğini, uyandıktan sonra sonsuzluğunu korurdu. En içten samimiliği ile. Ben basitliği bitirmiş, sonsuzluğa geçmiştim. O yılların değer sonsuzluğu. Gerçeklerin yer altına saklanıp gökyüzünde varlığını koruduğunu öğrendim. Göğe bakmayı kim isterdi güneşe meydan okurcasına. Benim göğümden güneş eksik olmazdı. Bilinir miydi; güneşin gerçeğin varlığını sakladığı. Bir gün güneşe alışmış gözler oluşmuş ve gökteki gerçek belli olmuştu. 18.11.2023. Yıkılan yoktu kötülerden yana, iyiler en derine saklanamayacak kadar utanç duyuyorlardı. Karar verilmesi beklenirken suskunluğa imza, sessizliğin arazisi satın alınıyor cinsteydi. Gözlerdeki yaşlar aktifken görünmüyordu ne yalanlar ne doğrular, tam isteneceği gibi yarı körlükteydi. Ama biliniyordu aslen yalanlar; doğruların sırtına binecek ve doğruları yavaşça derine gömecekti. Tekrar en başa dönülecekti seviye atlanıldığı düşünülerek. Buna inanacak ve kabullenecek tek varlıktı belki “insan.” Değişen yemek tatlarından şikayet edilmesi gerekirken bir sarımsak kokusuna alışılacağı gibi alışkanlık yoluna gidilecekti. Değişen şarkıların melodisi değişecek, cümleleri melodide kaybolacaktı. Bir insanın kendisini kandırabileceği tüm yollar izlenecekti bu var olan yolda. Daha sonra rüyalar uyanana dek basitliğini uyandıktan sonra sonsuzluğunu koruyacaktı en içten samimiliği ile. Ben basitliği bitirmiş sonsuzluğa geçmiştim.