Freud öncelikle yaşamın anlamının ne olduğu sorusunu sormuş, ancak bunun cevabının verilemeyeceği kanaatine varmıştır. Daha sonra ise konuyu insanların hayattaki amaçları olarak sınırlamıştır. Burada da insanların amaçlarının mutlu olmak olduğunu belirtmiştir.
Mutlu olmak kavramı kişiden kişiye değişen öznel bir kavramdır. Hayatta kimin ne ile mutlu olacağı çok da kesin sınırlarla belirtilmemiştir. Ancak Freud, kavramı; acı ve keyifsizliğin yokluğu ve yoğun haz duygusunun varlığının olduğu durum olarak genellemiş, bir tanım oluşturmaya çalışmıştır. Bu durum insanlarda mutluluk kaynaklarının bu şekilde sınırlanabilir olup olmadığı sorusunu akıllara getirmektedir. Gerçekten de yoğun haz duygusunun olduğu durumlarda mı mutluyuz sadece? Ya da bir insan hayatından acı ve keyifsizliği tamamen atabilir mi? Mutluluk ancak bu şekilde mi mümkündür? Ya da insanlar mutlu olmak zorunda mıdır? Sorular bu şekilde çoğaltılabilir ancak soruları artırmak bize çok da fayda sağlamayacaktır. Freud insanların mutlu olma amacı taşıdıklarını ancak iki sebeple bu amacın gerçekleşemeyeceğini belirtmiştir. Öncelikle sonsuz mutluluk diye bir şey yoktur, haz duyduğumuz bir şey aşırı derecede maruz kalmamız durumunda işkenceye dönebilir. Örneğin çikolatayı çok seviyor olabiliriz ancak tek görevimizin çikolata yemek olduğu bir hayatta muhtemelen çikolata yemek bir yerden sonra midemizi bulandıracaktır. Haz duygusu da ortadan kalkacaktır. Bir diğer sebep ise insanların mutlu olmak gibi bir zorunlulukları olmamasıdır, insanlar olarak yaradılış amacımız mutlu olmak değildir. İnsan kendi bedeni, dış dünyası ve insan ilişkileri gibi sebeplerle acıya maruz kalmaktadır. Tabi Freud’a göre de bu acı mutlu olmanın önündeki engellerdendir. Baktığımızda toplum içerisinde yaşıyor oluşumuz, birçok haz kaynağından uzaklaşmamızı gerekli kılar. Kurallar vardır ve acıdan uzak durabilmek uğruna hazdan da vazgeçer ve toplumsal, uygar insanlar haline geliriz. Bu durumdan uygar insanlar haline gelmemizin mutluluğumuzu engellediği sonucu çıkartılabilir. Ancak doğruluğunun tartışılması gereken bir konudur bu.
Freud mutlu olmanın farklı yollarının var olduğunu belirtmiştir. Sanat; insana geçici bir mutluluk verebilir, din; aynı şekilde acı çekmeyi engelleyerek mutlu olmaya yardımcı olabilir. Bunların yanı sıra sevmek ve sevilmek duygularını içerisinde barındıran aşk da mutlu olmayı sağlayan faktörlerden biridir. Ancak gerçek anlamda mutlu olmak mümkün müdür sorusuna Freud olumsuz bir yaklaşım sergilemiştir. İnsanın mutlu olması her an ve her durum için mümkün değildir ancak bunun için çabalamaya devam etmelidir. Freud asıl bu çabanın insanın mutluluğu için önemli olduğunu vurgulamıştır.
Sonuç olarak mutluluğa ulaşmak insanın hayattaki amacı olmasına rağmen bunu başarmak ve başarıldığına dair net sonuçlara ulaşmak çok da mümkün değildir. İnsanın hayatı boyunca mutlu olması ancak hayalî bir durum olabilir. Hayatın iniş çıkışları ile beraber mutluluk da hayatımıza girip çıkmaktadır. Hayattaki koşullar, hayatımızdaki insanlar sürekli değişim halindedir. Bu durumda stabil bir mutluluğun varlığına ulaşacağımıza inanmak çok da gerçekçi olmayacaktır.