sabahın köründe daha kuşlar bile uyanmadığında okula gitmek zorundaydım. ama bunu bildiğim halde dün gece uyumak istemediğim için oyalandım. sabah sersem bir şekilde kalktım. kalktım mı emin değilim aslında, hala rüyada gibi hissediyorum. annem git yüzünü yıka da kendine gel dedi. banyoya gittim. suyu elimle yüzüme vurduğum gibi uyanık olduğumu, rüya görmediğimi anladım. o soğuk su şok etkisi yaratmıştı bildiğin. annem yumurta kırayım mı diye sordu. o an yumurtayı düşünmek bile midemi garip yaptı. ben de hayır deyip zeytin, peynir bal, tarzı şeyler yiyip çayımı yudumladım. dışarı çıktım. bahçenin kapısından adımımı attığım gibi bir şeyi unutmuş gibi hissettim. çantamı açtım, biraz kurcaladıktan sonra kalemliğimi almadığımı fark ettim. neden bilmiyorum eve koşarak gittim. halbuki evin önündeyim ve daha zilin çalmasına çok var. evdeki diğer kişileri uyandırmamak için kapıyı tıklattım. umarım annem direkt yatmamıştır da kapının sesini duyar. kapıyı açtı. şöyle bir süzdü ve ''neyi unuttun yine?'' diye sordu. biraz mahcup oldum ama kalemliğimi unuttuğumu söyledim. ''bir kez de evden çıkarken unutma bir şeyini. çıkmadan önce iki kez kontrol et diye kaç kez diyeceğim.'' başımı eğdim ve kalemliğimi bekledim. biraz sonra bulup getirdi. evden çıktım. hava buz gibi. daha güneş bile gözükmüyor ama okula gidiyorum. neyse ki okul çok uzak değil. okula vardım. bahçeye girince gözlerimle sınıf arkadaşlarımdan birilerini aradım. bir ikisini görünce seslendim, selam verdim ve okul binasına girdim. sınıfıma girdim, çantamı bıraktım ve doğru arkadaşlarımın yanına vardım. müdür konuşmasını yapana kadar havadan sudan konuştuk. sonunda gelmişti. kürsüye çıktı ve bizi bu soğukta hareket etmeden durmamızı istedi. sabahın köründe kimse daha uyanmamışken müdürün söyledikleri herkesin bir kulağından girip diğerinden çıkıyordu. zil çaldı ve ders başladı. üçüncü dersteyiz. hala daha tam uyanık değilim. derste yarı uykulu duruyorum. elimi çenemin altına koyuyorum ve yarı uyumuş bir biçimde dersi dinliyorum. birisi kapıyı tıklattı. rehberlik hocası girmişti. sınıftaki hocadan dersi böldüğü için özür dileyip sınav için imza alacağını söyledi. sıra bana gelmişti. neden bilmiyorum ama orada kendi adımı görünce çok garip hissettim. bu gerçekten benim adım mı? bu ben miyim? kağıdı imzaladım ve hoca diğer kişiye geçti. o ara kendimi sorgulamaya başladım. ben gerçekten yaşıyor muyum? şu an burada mıyım? bu tarz şeyleri sorgularken bilincim köreliyor gibiydi. gözlerim vücudumdan çıkıp sınıfı tavandan izliyormuş gibi hissettim. sanki orada değildim. bunların hepsi bir rüya. yanımdaki arkadaşım beni dürtünce bir anda kendime geldim. biraz onu süzüp "ne oldu?" diye sordum. hoca seni tahtaya bekliyor dedi. tahtaya kadar yürürken hocanın fark etmeyeceği şekilde derin bir offf çektim...