Hayat saklambaç ve sobeleme ile müdavim. Hisler. Duygular. Halbuki herbir duygumu en içten yaşamaya kıymet veririm ve denerim. Ne oluyor ki son zamanlarda birer birer gün yüzüne çıkan anlamlarım ile çarpışıyorum. Yazmak dahi gelmiyor içimden. Yazamıyorum da zaten. Belki de değişiyorum. Değişiyorum. Değişiyoruz. Her şey nasıl hem bu kadar alışılagelmişken, hem de bu kadar alışılmaz ve aşılmaz hissettirebiliyor? Sorun, bakış açım mı diye düşünüyorum. Ancak bunlar hep hissiyat, duygu. Yazıcıoğlu’na sordum; “Sonu olan bu dünyada, her şeye hüzün mü bulaşıyor en nihayetinde?” O da çalımlı cümlelerinden mahrum bıraktı beni bu gece. Yalnızım. Ne zaman yalnız değiliz ki? Uzak, benim.