Önümde tekrar sahil, batan güneş ve biraz ondan bundanla birlikteyken bile tekrardan bir şeye özenme isteği beliriyor içimde. Fakat Müzeyyen Bu Derin bir Tutku'da olduğu gibi "şehrin uzak yerlerinden hikayeler toplayıp gelen adam"a özeniyorum bugünlerde. Sırf sevdiceğine anlatmak için sabah erkenden kalkıp tüm şehri geziyor adam. Akıl kârı mı? Bence değil, fakat aşkla ilgili hangi şey akıl kârı oluştur ki? Belki de adamın sevdiceği yoktur (böylece bana daha fazla benzemiş olur) ve "sevdicek"ten kasıt bir şiir defteridir. Adam ilhamını kovalarken asıl kovaladığının kendisi olduğunu farketmez belki de... Yazdığı şiirlerin kendisini anlattığını, nasıl bir insanı istediğini, yaşamının hangi noktalarına temas etmesi gerektiğini tüm çıplaklığıyla kağıda dökmek için gezinir durur adam da, bunun için bir kılıf uydurur kendine. "tüm şehri dolaşıp uzak yerlerden hikaye toplayan adam"ın hikayesidir bu. Bence büyük bir övgüyü hak ediyor bu adam, zira bugünlerde kimsenin aşkın peşinden koşacak, kendini bulmaya çalışacak hali yok ve olmayacak gibi de duruyor. Yine de biz o'nlardan olmayalım ve uzak yerlerden uzak hikayeler toplamaya devam edelim sevgili okurlar..