Her şeyden uzakta olduğunda herkestenden de uzak kalıyorsun. Yakın kelimesini kullanmak zorunda bile kalmıyorsun mesela, bazı kelimelerle bile arana mesafeler girebiliyor. Takip etmen gereken bir gündemin olmadığı gibi düşünmen gereken de bir kendin kalıyor. Kimseyle arkadaş, eş-dost olman gerekmiyor. Kişilerden ziyade eşyalara ya da insan dışında ne kalıyorsa onlara aşık oluyorsun. Sadece düştüğünde bir yerlerin kanıyor ya da acıyor, mecazlardan bile uzak kalıyorsun. Ölecek biri olmadığından ölümden de korkmuyorsun, kendin dışında. Nasılsa kendi ölümünden sonra üzülecek birisi yok diye seviniyorsun hatta. Geleceğe bir şeyler bırakmam da gerekmiyor diye düşüneceksin. Belki yazdıkların ama onlar da sadece sana kalsın isteyeceksin, ya yakacaksın bir ateşle küllerini rüzgar savuracak, ya da gömeceksin bir ağacın köküne, o da kendi özünde hayat bulacak.