I

durgunum bir menekşe gibi

bir küçük inci beyazı

saklı şuramda

demin de geldi o sızı

yaralayan yalanı

yaktı ta şuramı

bilirim sen de seversin onu

okşarsın bazı bazı ciğerini

tuzlarsın arada

deşersin, seversin bunu


saçları safran sarısı

tutup çeker yakarsın amansız

sen ateşi, kızıllığını

maviliğine bile içersin


dudakları oldukça keskin

acı, yakıcı belki öldürücü

simsiyah...

bir ölü belki evet!

bir ölü kadar sessiz

son bulmuş aynadaki buğusu


elleri ve ayakları

basbağlı sanki

Yerden göğe kadar alçak

Ama ulaşılmaz, sevimsiz

kuzeyden gelir soğuklar

ayaklara ardından ellere

en son bir nefes çıkar

sonra sevilir



II.

Poetik bir yalnızlıktı bu

kırıklık gibiğimsi bir şey

tam da anımsayamadığım

haz alamadığım bir an

dünlerimi değiştiren dünyevi bir hata

ardından yarınsal birkaç sorun

üstünde sanırdım, ama altında

karanlıkta

suyun olmadığı, gökyüzünün yok olduğu bir yerde

uzakta çok

uzakta

uzak