Bu kadar çok gerçekliğin içinde insanın kendi gerçekliğini geçtim o gerçekliğine giden bahaneye bile şaşırıp kalıyorum. Kendimden biliyorum bunu. O konuda çok mahir olduğumu söyleyebilirim. Başka yapacak iyi bir şey vardı da yapmadık mı diye kendimi gittiğim yolda ikna etmeye de çalışırım aynı zamanda. Bir ölüm kalım savaşında bir değer peşinde koşmak için bütün bunlar. Hele değer verenini bulmak olunca daha farklı bir iş ortaya çıkıyor insan için. Arayışı kendinde bulduğunu sanan ama kaybolduğu yolda izini bulmak için gördüğü her şeye tutunan yolcularız esasında. Kimi yolunun sonunu merak eder kimi çabasının sonucunu. Hep bir bilinmezliğe doğru yol aldığımızı sanırız ama bilinenin içinde kaybolup kendimizi yeniden bulmayı alışkanlık edinmişiz yıllar yılı. Belki günün birinde biri çıkar bu alışkanlıkları tümden değiştirir de o zamana anlarız ne kadar insan olduğumuzu. Komşusu açken tok yatan bizden değil gerçeğinde uzaylı komşularımız dünyayı ne zaman basacak merakı içindeyiz bu sıralar. Ne yalan söyleyeyim aç komşularım olmasındansa hırsız misafirim olmasını tercih ederim. Oda ekmeğinde en azından. Mağdura yatmıyor. Kendi yolunda oda. Hem belki biz dünyalılara bir çeki düzen de gelir. Hep siz çaldınız birbirinizden biraz da biz çalalım sizden. Allah düşmanın bile aklısını versin dedik gaspçısı verdi bakalım neler yapacak. Belki o zaman yeni şiirler yeni destanlar yeni romanlar yazılacak. Eskinin İlayda’sının yerini bizimkilerden birinin yazdığı bir destan alacak belki. İnsana ya tükeniş lazım ya da bam başka bir alemde bam başka bir çaba lazım. Ötesi yok artık. Dünyayı tükettik tüm varlığıyla. Bu aralar herkes kendi dünyasında mutlu ve aklı başında kaldıysa şükreder oldu. Buda bir şey. Büyük bir başarı. Dünyanın bitip tükendiği bir yerde kendi dünyasını korumak insanlığın önce kendine sonra uzaylılara karşı kazandığı yegâne savaş olacak.