Üzülmek, ne ilginç kelime değil mi? Bazen düştüğün için üzülürsün, bazen düşük not aldığın için üzülürsün, tuttuğun takım yenilir ona üzülürsün, yakınların ölür üzülürsün, paranı kaybedersin üzülürsün, kaybedecek paranın olmadığına üzülürsün, acıkırsın yemek yoktur ona üzülürsün, hepsine üzülürsün de hiçbirine duygularının hiçe sayılmasına üzüldüğün kadar üzülmezsin.


Bir keresinde bir adamı sırf yapacak bir şeyim yok diye takip etmiştim, can sıkıntısından yani, bilirsin. Önce bir çiçekçiye uğradı. "İçimden yalnız bir adam değil ne kadar da şanslı diye geçirdim. Üstelik sevdiği kadar sevildiği için onu sevene çiçek ödülünü takdim edecek." diye düşünürken adam elindeki çiçeği koklaya koklaya yoluna devam ediyordu. Hava kara bulutlarla kapalı, her an yağmur yağacak diye ödüm kopuyordu çünkü ıslanmayı sevmiyordum. Adam birden duraksadı ve etrafına bakındı, birini arıyor gibiydi. Buluşma noktasına geldi galiba diye düşündüm ve dikkatle adamı seyrediyordum. Adam birden sevinçle bir kadına doğru yürüme başladı ve nazikçe çiçeği uzattı kadına. Kadın bir an çiçeği alıp almama konusunda kararasız kaldı ama aldı çiçeği. Çiçeklere bakıp adama bişeyler söyledi adam dizlerinin üstüne çöktü ve başını öne eğdi. Kadın hiç oralı olmadı arkasına bakmadan olay yerini terk etti. Adam öylece kaldı ve gitme n'olur diyebildi sadece. Gitme, gözlerim bu kadarını kaldıramaz diye haykırdı. O gün anladım ki sevgine karşılık bulamamaktan daha kötü bir şey varsa o da karşılık bulduğunu zannetmektir.