Kabul, bazen çok üzüldüğümüz şeyler çok küçük şeyler ama bunun bizi bu kadar üzmesindeki temel sebebe de bakmak lazım. Çok emek veriyoruz, belki saatler belki seneler…

Bir şeylere yazık olduğunu görünce üzülüyoruz. Bu gayet normal. Elbette iyileşeceğiz. Bırakın yasımızı tutalım, bırakın biraz acısın. İçimize atarsak bu ilerde daha büyük bir travmaya yol açacak. Biraz üzülmek, insanı daha güçlü yapar, sorgulatıp bir şeyleri hayata karşı daha güçlü hale getirir. Biraz bırakın acısın, sonra da bırakın iyileşsin, daha güçlü kalkalım ayağa. Hayatımızın her evresi mutlu geçecek, hiç üzülmeyeceğiz demek "Dünya düzdür" önermesiyle aynı saçmalık seviyesinde olur değil mi? Üzülmek, insanın sorgulama, düşünme, şükretme ve karar verme mekanizmasını geliştiren bir duygu olduğunu düşünmüşümdür hep. Mesela üzüntülerimiz hatalarımızı, tercihlerimizi sorgulatırken bir yandan da iyi ki' lerimizi ve şükredecek şeylerimiz olduğunu da gösterir. Aslında mutluluğun formülü de buradan geçiyor bence çok garip gelebilir belki ama bence böyle. Çünkü şükretmenin insanları mutlu ettiğine, hatta şükrettikçe verilen nimetlerin ve mutluluğun arttığına inanıyorum. Ancak bu sürekli üzgün, mutsuz olmamız gerektiğini savunduğumu düşündürmesin. Demek istediğim, üzüldüğümüzde canımızın yanmasına, üzüntümüze bir yere kadar izin verip bir yerden sonra da iyileşmeye odaklanmalıyız. Buna da şükredecek şeylere odaklanarak başlayabilir. Mutlulukla ve sağlıkla…