''...Özgürlük işareti yaparken iki parmağının arasına sigara sıkıştırmışlar, yaptığı hareketi kimse anlamadığı için dudaklarının arasına sıkıştırıyor bu defa sigarayı sanki. Belli, ilk sigarası. Adapte olamamış bu eyleme halen. Avuç içlerini herkesin göreceği şekilde göstererek dur diye bağırıyor topluluğa. Hüzünlü bir şarkıya ihtiyacım yok bu ayrılığın ardından, kopan bam telim atacak en hüzünlü soloyu. Yüzümün halinden anlayacak yedi yabancı acımı, yürümek belki rahatları diye düşünerek çekilecek yolumdan...''





Yolundan çekildim. Uzun bir yolun başındasın genç adam. Şu anki hislerinle ölmeyi diliyor olsan da aklının ucundan geçmeyen birçok şeyle karşılaşacaksın bu yolda. Yıllar sonrasından konuşan bir bilirkişi olarak görebilirsin beni. Bekleme, bir sigara yak. Her çıkmaz sokakta onu arayacaksın. Kuvvetli ayrılıklar hasmın olacak, sen bir duman daha çekeceksin ciğerlerine. Kavgalarına bu şekilde hazırlık yapacaksın ya da her yenilgiden sonra bir tane daha yakacaksın. Kendini avutmanın pasif yöntemi. Senin fıtratında mecnun olmak yok genç adam, yolun çöllere düşmeyecek. Sen çölün kendisi olacaksın.


Şu an ilk yol ayrımındasın. Baştan söylemiş olayım, bir yere varamayacaksın. Hala başındayken dön yolundan. Durma, fotoğraflarınızı saklamaya başla şimdiden. Binlerce gün yürüdükten sonra da elinde bu olacak. Ama sen bunu bile bir yere varmak olarak varsayacaksın. ''Elimden geleni yaptım.'' diyeceksin on sene sonrasında fotoğrafına bakarken. Alnına dikeceksin gözlerini, kırışmış ve yıpranmış bir yüz göreceksin. Üzgünüm, orada yazan isim senin ismin olmayacak.



Daha fazla ileri gitme genç adam, üçe bölünen yoldan en sağı seç. Orada bir çocuk parkı göreceksin. Spot ışıklarının altındaki banka otur vakit kaybetmeden. Benden daha iyi biliyorsun bu parkı, hatırla. Bankta tek başına oturmaya bir an önce adapte ol. Vuslat denilen peri masalı asla gerçekleşmeyecek. Hatıralarınızı hala aklında güçlü bir şekilde canlandırabiliyorken bunun keyfini çıkart. Yıllar sonra, yüzünü hatırlamak için bile fotoğrafa ihtiyacın olacak.




Bu kadar fazla sigara içme, günde altı taneden fazlası sende baş ağrısı yapıyor. Sahi, sigaraya nasıl başlayacaksın biliyor musun?


Beyaz rengi bu kadar fazla gördüğün bir yer daha yok. Berbat edebiyat karantinası gibi bir alanda, mermerlerin üzerindeki şiirlerin hepsi ''haram lokma yemedim'' ile bitiyor. ''O zaman dünyanın bu beter hali kimin eseri?'' diye düşüneceksin, etraftaki herkes ölü olduğu için kimseden cevap gelmeyecek. Kaldır kafanı, yolun başına bak. Yeşil bir araba ve cehennem kalabalığı yaklaşıyor. Huzurun kaçıyor çok geçmeden. Mezar taşında henüz yaşlanmamış bir adamın ismi yazıyor. Soydaşsınız. Az önce yanına gelen arkadaşlarından birisi sigara uzatıyor, diğerinden de ateş alıyorsun. Sigarayla dostluğunuz böyle başlıyor.



Bu yoldaki bazı engelleri dert etmedin. Ömrün boyunca örnek başarıları olan bir insan olmadın mesela, böyle bir idealin de yoktu. Hangi romanı kimin yazdığından daha çok hangi yazarın nasıl anlattığıyla ilgilendin. Yapılan akademik sınavların çoğunda bu yüzden çuvalladın ama kısmetlisin. Aynı okuldasınız onunla, dur hemen mutlu olma! Sen kimdin?



Güçlü gözükmeyi bu kadar dert etme genç adam. Yaşa hüznünü! Kamburu çıkmış bir kaplumbağa gibi divanece dolanıyorsun ortalıkta. Senin kabuğun, çocukluğun! üzüldüğün anda geçmişe dönmeye çalışıyorsun. Şimdi dur, düşün! Bak, yüzünü bile hatırlayamadın.




10 sene önce hayalini kurduğun mesleğin ne olduğunu bile hatırlamıyorsun artık. 2 yıldır çalıştığın şirketin tişörtü sırtındayken yazıyorsun bu yazıyı. Dünyanın geoit şeklinde olduğu kabul edilse de, kendini herhangi bir düzlükten serbest bırakman yeterli. Dünya, seni bir yere ulaştırıyor. Her düzlük bir yokuşa bağlanıyor. Yeteri kadar ivme kazandığında ipi göğüslüyorsun. Sen bunu bir düzene ayak uydurma eylemi sanıyorsun. Bir düzeninin olduğunu zannediyorsun her ay banka hesabına para yatırdıklarında.


Son bakışınmış gibi dikkatle bak fotoğrafa, sarıya çalan saç boyasını, mor renkte saatini ve siyah tişörtünde yazan ''o ben değilim'' yazısını kazı hafızana. Burnu değişmiş, saç rengi değişmiş, kaşı değişmiş. Bir an için ''gerçekten de o değil'' diye düşündürecek sana bu manzara. Sıra gözlerine gelecek. Durma, vakit kaybetmeden gördüğün ilk aynanın geç karşısına. Burnun değişmiş, saçın dökülmüş, sakalların sıklaşmış. Alnındaki kırışıklıklarda yazan isim, onun ismi değil.


Ben kim miyim?


Hayal kırıklığı.