Bay Kuznetsov dün gece fena bir hata yapmıştı. Kırklı yaşlarında, oldukça zayıf olan Kuznetsov dün gece aniden bir subaya hakaret etmişti. Olay aynen şöyle gerçekleşmişti: Bay Kuznetsov işteyken patronu onu ofisine çağırmıştı. Patronu Christ oldukça katı ve sert bir adamdı. Üstelik yaptıkları ile korku salıyordu etrafına. Bay Kuznetsov çekingen tavırlarla ofise girdi ve başını öne eğdi. Titrek bir ses tonuyla:

‘’Beni mi çağırdınız efendim?’’

Patronu ona biraz daha yaklaşmasını söyledi. ‘’Çok iyi kaligrafi yaptığın söyleniyor. Bana da bir tane yapabilir misin?’’ dedi. Bay Kuznetsov rahat bir nefes aldı. Ama işin ucunda garip bir kısım vardı. Patronu Christ ondan daha iyi bir el yazısına sahipti. Şimdi neden ondan bunu istiyordu?

‘’Tabii yaparım efendim ama siz daha iyi değil misiniz?’’

‘’Bana da patronum böyle söyledi, senin yapman daha uygun,’’ dedi ve böylelikle ona güzel bir çalışma sundu. Daha sonra işten ayrılmak için binadan dışarı çıktı. Onu sakar uşağı karşıladı. Arabacıya durmasını söyledi.

‘’Bugün biraz yürüsek mi Viktor?’’

‘’Efendimiz bugün fazlasıyla yoruldu. En iyisi arabayla gitmek. Belki başka zamana,’’ dedi. Böylelikle arabayla gitmeye karar verdiler. İkili arabacının arkasına oturup konuşmaya başladı. ‘’Bugün işiniz nasıl geçti efendim?’’ dedi uşak Viktor.

‘’Gayet iyi. Benden patronum bir kaligrafi yapmamı bile istedi.’’

‘’Gerçekten bu çok iyi. Sizi tebrik ederim.’’

Viktor durmadan ağzında bir şeyler geveledi ama bir türlü söyleyemedi. Bunu fark eden Bay Kuznetsov:

‘’Çıkar ağzındaki baklayı Viktor. Yine ne söyleyeceksin?’’

‘’Şey… Komşunuz Bay Lektorski ölen kardeşinin karısıyla evlenecekmiş, duydunuz mu?’’

Bir anda beyninden vurulmuşa döndü. Bay Kuznetsov dinine son derece önem veren bir beyefendiydi ve böyle bir şey dinen mümkün değildi. Bu saygısızlıktı, üstelik küstahça bir hareketti. ‘’Kabul edilemez!’’ diye sayıkladı.

‘’Şimdi ne yapacaksınız?’’ dedi uşak.

‘’Arabacıya söyle, onların evinin önünde dursun. Kabul edilemez! Inacceptable! Bon sang…’’

Arabacı tam da istedikleri yerde durunca avucunu açtı ve parayı bekledi. Uşak direkt öne çıkıp parayı ödedi, ardından birlikte evin bahçesine girdiler.

‘’Sakın konuşup durma, ben durumu özetleyeceğim,’’ dedi Bay Kuznetsov. Uşak kafasını salladı. Kapıyı iki kere çaldılar ve sonunda kapıyı Lektorski açtı.

Bön bön suratlarına bakan Lektorski:

‘’Bay Kuznetsov? Bu saatte hangi rüzgâr attı sizi buraya?’’

‘’Kabul edilemez! O düğün gerçekleşemez. Kesinlikle hayır!’’

‘’Ne sayıklıyorsunuz efendim? Düzgünce söyleyin.’’

‘’Kardeşinizin karısıyla evlenemezsiniz, ahlaksızlık!’’ dedi ve en büyük hatasını yaptı. Şansına ikili bunları konuşurken arkada her şeyi Natasha (evleneceği kadın) duymuştu.

‘’Tutuklayın onu!’’ diye kükredi. Subayın adamları gelerek Bay Kuznetsov’u tutukladılar. Bay Kuznetsov yaptığı hatanın farkına sonradan varsa da iş işten geçmişti. Onu önce bir zindana attılar. Uşağı ise evine yolladılar.

O sırada subayın evinde büyük bir şenlik vardı. Herkes en şık elbiselerini giymiş, dans ediyorlar, şarkı söylüyorlardı. O sırada en çok dikkat çeken kişi Natasha’nın kızı Anastasia idi. O kadar şık dans ediyordu ki gören herkes etkileniyordu. En sonunda onu gören yeni babası ayağa kalkıp onu alkışladı.

‘’Mükemmel! Ben böyle dans görmedim! Lütfen, lütfen güzel hanımefendi… Benden ne dilerseniz dileyin gerçekleştireceğim. Dilerseniz varlığımın yarısını, ne dilerseniz!’’ diye kükredi. Anastasia seke seke mutluluk içinde annesinin yanına gitti. Çünkü ne isteyeceğini bilmiyordu. Annesinin kulağına yaklaşarak; ‘’Ne dilememi istersin anneciğim?’’ dedi.

Annesi ona söylenen ‘’ahlaksız’’ lafından sonra Bay Kuznetsov’a bir kin beslemişti. Yapacağı belliydi. Gönül rahatlığı ile; ‘’Kuznetsovʼun kafasını bir tepside iste. Bunu yapacaktır,’’ dedi. Kız tekrardan yerine döndü ve dileğini söyledi.

‘’Bay Kuznetsov’un kafasını bir tepside istiyorum,’’ dedi.

Subay Lektorski o kadar büyük bir söz vermişti ki kararından dönemedi. Ne kadar Bay Kuznetsov’a saygı beslese de bu kadar misafirin arasında sözünden dönemezdi. Hemen askerlerinden birini çağırdı ve kızın ricasını söyledi. Asker kınında kılıcıyla Lektorski’nin yanına gitti.

Bay Kuznetsov ümitsizlik içinde hücreden sızan ay ışığına bakıyor, tanrıya dua ediyordu. Aradan biraz geçtikten sonra asker geldi.

‘’Hanımefendi Natasha’nın kızı Subay Lektorski’den bir dilek diledi. Dilek sizin kafanızın bir tepsi üzerinde yanına getirilmesidir. Lektorski tarafından idama mahkûm edildiniz,’’ dedi ve kınından kılıcı çıkartarak oracıkta Bay Kuznetsovʼun kellesini uçurdu ve bir tepsi üzerinde subayın huzuruna çıkardılar. Böylelikle Bay Kuznetsov yanlış zamanda, yanlış konuşmanın cezasını kellesiyle ödedi. Olaydan sonra uşak Viktor gelerek Bay Kuznetsovʼun bedenini aldı ve dinine uygun şekilde defnetti.