İçine girdikçe kabaran, yoğunlaşan hislerimle boğuşuyorum. Göğsümdeki derin yara korkutucu; ilk defa bildim imkansızı, yürüdüm inadına, hızlandıkça ayaklarım değdi baldırlarıma; ama bildim imkansızı
benimle devam eden zamanda, varmış gibi kendim güzelleştirdim ıhlamur ağacını, kainatın sunduğu bütün yüceliklerden arızi tuttum, gönül gözünü bile dağlayan yaralarına merhem bulmak için vazgeçtim kendimden.
Gerçeğin birazı büktü belimi, kıvrımlı odalarının her biri yabancı bir kült gibi. Dokunamıyor sözlerime, tenimle uyuşmuyor kokun, dudakların yalnızca gülmek için var olan ıslaklıkta ve öpmelerin nahoş.
Sesimdeki öfkeyi duyuyor musun, yoksa haykırış mıdır harflerin örgütlendiği?
Çekilen ızdırabı azaltabilir mi yine de varlığın, değer mi anlamlarıma cümlelerin, büyük müdür ellerin, avuçların kaplar mı suratımı?
O da mı dumanına çekecek beni, yine kaybolacağım Belinda...