Her şeyin kalbinde huzura karıştığı,
Hiçbir şeyin damarlarını kabartmadığı o anda
Sessizliğinle kalabalıklara sızarsın
Boynunu her kıvırdığında anlarsın ki
Bu saatte bu yolu yürüyen tek insansın
Burnunu ağlatan bu rüzgârı,
Yırtık bir palto gibi giyinirsin
Hışırtılardan doğan yapraklar,
Başına ve omzuna öpücükler koyar
Suya, çamura hasım olmamak için
O gece gözlerini hayallere erdirmezsin
Fakat fısıltılar da bu yolu birlikte yürür senle
Kollarından içeri girer,
Aldığın her nefes zerresini sana ölçtürür
Dudakların varmaz gideceğin yere
Öfkenden dişlerine fırça atarsın sen de
Sonra ceplerine can havliyle sarılırsın
Parmaklarınla, açan her bir güneşi boğazlarsın
Peki öyle mi olur gerçekten
Sen hiç yorulmaz mısın kalkmadan sürekli düşmekten
Ve yapmadan, etmeden, eylemeden
Yalnızca süreksizce düşlemekten
Belki de vakit yalınlaşma vaktidir
Ciğerleri uysallaştırma,
Omurgayı arkaya yaslama,
Yıldızlara doğru gülümseme,
Sabahlara ve akşamlara sözler verme,
Bundan böyle
Öğlenleri ikindilere ertelememe
Ve yeşil yandığı için
Artık karşıya geçme