Bakmak, dokunmak bunlar gibi onca eylem... Bakmakta dokunmakta bir zahmet ister ellerini uzatırken; başını çevirirken... Güzel olan zahmetsiz olanken zahmet çekip bir iş isteyeni seçiyoruz. Madem zahmet edeceğiz neden yanlışlıklar biriktirip dururuz anlamıyorum? Basit olan bakmamak, dokunmamak gibi zahmet istemeyen işlerken neden zor olanı seçeriz de kalıcı bir helakı üstleniriz? Helale talip olmak felakete gitmekten daha zahmetsiz. İnsanın elinde tutacağı çiçeği, yerden bir papatya koparmaktan başka bir şey olmalı. Elinde maziden kalma bir koku varsa o elde başka çiçek yetişmiyor. Sinmişse derilerine kadar ne kadar derine dalarsan dal geçmiş gelmiyor. Saksıda çiçek büyütmek varken erteleyip vazolarda başka çiçekler bitmesini beklemek gönlümüzü usandırıyor, durmadan koparılmış köklerle elimizi kirletiyoruz. Saksıyla vazonun farkını çiçeklerden sormalı. Yahut çıkıp dışarıya toprak olmalı, bir çiçeği alıp yüreğine kondurmalı. Yenisi dediğimiz ne demek? Sevgi tükenen bir şey miydi ki yerine yenisi sürülüyordu. Reklamlarda durmadan önümüze yenisi sunulan ürünlerden mi özendik, sevdamızı onlara mı benzetmeye çalışmak amacımız oluverdi?.. Şimdi küçük çocuklar bile kumbaralarında pişmanlıklar biriktiriyor, biri gittiğinde öbürünü onun yerine getirmeye hazır bulunuşluk yarışı yapıyor insanlar.

-23/10/11