Adaletsizliği iliklerime kadar hissediyorum bazen, bir zümreye ait olduğunu söyleyen insanlara bakıyorum, izliyorum onları, dinliyorum, ait oldukları alanı kullanmak dışında yaptıkları hiçbir şey görmüyorum, onu bir kılıf olarak kullanıyorlar, vandallıklarını bununla örtüp üstüne bir de yeni yeni adlandırmalara giriyorlar.


O, bu, şu diye belli bir nokta göstermek istemiyorum çünkü herkes farklı bir şekilde yaşıyor, farklı bir şekilde görüyor, insanız ve olaylara bakış açımız bambaşka.


Cümlelerimin anlaşılır olmasına dikkat ediyorum sadece, siz 'aidiyete' istediğiniz pencereden bakabilirsiniz. Ait olmak demek benim gözlüklerimden bakınca bir şeye bağlanıp gereği ne ise onu yapmak demek ,burada misal verip dallandırıp budaklandırıp bakışınızı tek bir şeye odaklamak istemiyorum, insanların ait olmayı bile kullanması midemi bulandıryor, bu aidiyet kutsal bir şey olmamalı mıydı? Kutsal olan şeyler kullanıma ne zamandan beri açık oldu merak ediyorum,


Ben şu topluluğa aidim, ben bu topluluğun kurallarını doğru buluyorum diyen insanın o topluluğu kendi arzuları çerçevesinde kullandığına apaçık şahit oldum ve dedim ki aidiyet bu ise menfaat de bu işin bir parçası, hem de öyle böyle değil bu işin neredeyse %70'i.


Ait olmak menfaatten çok uzak olmalıydı bence, menfaat dediğimiz dünyevi zevklerden, isteklerden oluşan bir yığın; ait olmaksa bu yığından sıyrılıp, maddiyattan ayrılıp maneviyata dönmek, bunu özümsemek değilse nedir?


Her kutsal kullanıma bu denli açıkken insanların mide bulandırıcılığını defaatle görmeye maruz kalıyoruz ne yazık ki.


Ayırma diyor, iki canı birbirinden kayırma, birini ötekinden üstün tutma. Söze geldiğinde izharını yapmadan "olur mu öyle şey?" Diye başlarlar söze iş icraate geldi mi kapı duvar olur dilleri.


Ben bu çağdan etimle kemiğimle nefret ettim diyen şair'i bir defa daha anlamış oldum, vesselam.