Satırları birbiri ardına uyumlu bir şekilde dizmeye özlem ve parmakların arasından yitip giden hevesin ardından onca rahmet... Çok büyük bir boşluk yahut bir depresyona muhtaç olmadan çalıştırmak isterdim kafamın daktilosunu. Bilmiyorum, bunu sorgulamaya ilk başlamam gereken zaman bile çok eskide kalmışken hayıflanmak artık yakışık almayacaktır. Bazen bir kış günü kalın kıyafetlerin altında beden yürümenin de etkisiyle yanıp tutuşurken insanın yüzü çarpıp duran rüzgâr sağolsun korur soğuk kalışını. Buz gibi kalmaya devam eden o suret, sulanan göz, kızaran burun ve kulaklar. İşte o soğuk taraftan bahsediyorum, kişiliğimin mevsim normallerini yaşamaya gayret eden çıplak bir kısmı. Ne bere durdurur bu soğuğu ne de atkı, bu soğuğun varlığımdaki adı kasvettir. Bu kasvet ise ben gibilerin hamurunda mevcuttur, bir fıtrattır böyle insanlara. Bazen sesini açıp kapatabilirim, bazen nasıl isterse öyle çalar. Bir gün uykular kaçıran bir gürültü olur, bir gün sadece uyumayı istemeni sağlayacak ninni gibi bir fısıltı. Ona verilecek isim boldur, onu hatırlatan çok görsel ve çok ses bulunur. Fani ve yegâne ömür yaşanırken irili ufaklı anlarda belli eder kendini. Bir insanın sözünde veya bir insana söz söylemek zorunda oluşumda. Seni kalabalıklarda yalnız, gürültücülerin arasında sessiz kılar ki ortaya çıkmayı en sevdiği yerdir fikrimce. Senin için eğlencenin tanımının ne olduğunu yapamazsın mesela… bazen basit bir şeyin yaşattığı keyif tarifsizleşir; bazense mutlu olmak için binbir hazırlık yapılmış o anlar yarımdır. Bazen öyle bir olur ki insanın kendisine dair bildiği tek şey kimliğinde yazan bilgilerle sınırlı kalır. Dünyayı kaldıracakmışçasına hayallerin karşısında karabasanlı rüyalardan bozma hareketsiz bir gerçeklik durur. Kendi hayatının da evvelinden bir devir bulup kendini oraya yıkmak ve uygun bulmaktır. Manasızlıktır kısacası ama saçmalık olarak değil gerçekten anlamını bulamayış olarak bir manasızlıktır mevzubahis olan. Uzun yollara övgü ve bir adım dahi atamıyor olma arasındaki tezat gibi nice tezatlarla örülüdür böylelerinin varlığı. Bu örgü demirden bir zırh olup sarılsa dahi bedene; bırak bir kılıçtan, bir iğneden bile koruyamaz insanı. Bir tek ağırlığı altında hareket etmene engel olduğuyla kalır. Yalnız olmadığımı biliyorum, bu duygu dünyada sadece benim lanetlendiğim bir şey olamaz. Bu tezatlıklar silsilesi, tuhaf sözlere aralanan dudaklar ve verilen kararların iradesizlik tarafından bir silindir misali ezilip geçilmesi yalnızca bana ait olamaz. İradesizlikle mücadelede herkesin cephesi bambaşkadır, bir müttefik edinebileceğin bir savaş değildir bu. Bunu zor kılan da budur zaten. Sana verilebilecek tek bir akıl bile yoktur çünkü kendi aklının ruhuna söz geçirebildiği bir çözüm yoluyla alt edebilirsin ancak. Sana yapılacak öneri bir kuşun dile gelip sana nasıl uçacağını anlatmaya çalışmasından farksız olur. Kanatların yoksa neye yarar ki onun söyledikleri? Yöntemleri bilmek zor değil, doğruları düşünmek de öyle. Fakat uygulayabilmek, bunu hayatının bir düsturu haline getirebilmek peki? Yapabilen, bu cendereden çıkabilen en fazla bir azınlıktır herhalde. Ben hiç görmedim.