Bir köprü sallanırdı adımlarımda
Kalbim dağ gibi yığılırdı zamanda
Aklıma düştükleri gibi yara alırdım
Puslu hayallerime kanlar akardı.
Bir korku işlerdi kalabalıklarında
Çarşının sarımtrak duvarlarından
Çizgi çizgi kaldırımlara yazılırdım
Sesler uzaklaşırken yalnızdım.
Bir çeşme akardı soğuğu tenimde
Sicim gibi bir yağmuru anımsarken
Kara kutusuna saklanırdı umutlarım
Pamuklara darılıp demirlere bağlanır
Darmadağın kalır ağlardım.
Sarhoş sokaklar üzerime gelir
Kahkahalarıyla boğardı vücudumu.
Zamanın tutsağı olurdu dilim
Güllerini kıskanırdım toprakların
Kazıp sökerdim hepsini köklerinden.
Biz böyleydik işte diye söylenip
Ben buymuşum diye okurdum.
Yorgun düştüğümde kendime
Anlatamazdım yaralarımı
Saramazdım.
Varamazdım sabaha.